Şehit: Kanıyla çağına şahitlik yapan insandır.
Şehit: İmanının doğruluğunu kanıyla imzalayandır.
Şehit: İnkâr ve isyan yollarını tıkamak için tenini set, malını da harç yapandır.
Şehit: Kanını kandiline yağ yapıp, kör kâfirlere ışık saçarken söndürülendir.
Şehit: Canını cehenneme atmak için koşanların önüne çıkıp, “Gidemezsiniz, kendinizi yakamazsınız” diye bağırırken nefesi kesilen insandır.
Şehidin değeri en sevdiği canını Allah yolunda vermesinden gelmektedir.
Canı veren Allah, malı veren Allah, sevdiği kullarını şereflendirmek için pazarlık yapıyor ve “Allah, cennet karşılığında müminlerden canlarını ve mallarını satın almıştır” (Tevbe süresi ayet 111) diyor.
Şehidin kanının bir damlasına bütün bir dünya karşılık olamaz.
Onun kanının karşılığı Allah’ın rızası ve cennetidir.
Şehidin canı, teninden ayrıldıktan sonra da ailesine yardıma devam eder.
Sevgili Peygamberimiz, şehidin altı özelliğini sayarken birinin de ailesinden yetmiş kişiye şefaat edeceğini bildirir. (Tirmizî, sünen, fezaliüssahabe bab 25, hadis no 1663; İbn Mâce, Sünen, Cihad, bab 16, hadis no 2799)
Dünyada iken Allah’la kulların arasını bulmak için çalışan ve arabozanlarla mücadele ederken canını veren er kişilerin ailesi, şehitlerini kaybetmiyorlar, şehit o imanlı ailesinden yetmiş tanesinin cennete kavuşmasına Allah’ın izni ile vesile oluyor.
Pervanenin ışığa, bülbülün güle koşuşu gibi Müslüman’ın Allah yolunda şehitliğe koşmasını akıllarına sığdıramayanlar, kabir ötesine inanmayanlardır.
İşte “Seyyidü-ş-Şüheda” Hz. Hamza, İslâm’ın nuruyla orayı görür gibi inanır ve Uhud’da şehit olur.
Mehmet Akif merhum da din için üzerinde secde ettiği vatan için canlarından geçen şehit ve gazilerimizi anlatırken:
"Artık gidiyor: Hakk’a varan bir yolu tutmuş,
Allah’a bakan gözleri dünyayı unutmuş" diyor.
İslâm düşmanları şunu iyi bilsinler ki, bütün dünya bir araya gelseler bir Müslüman’a zarar veremezler.
Döverler, günahını çırpmış olurlar.
Malını zorla alırlar, yükünü hafifletirler.
Hapse atarlar, halkla alakasını kesip Hak'la birlikte olmasını sağlarlar.
Öldürürler, şehitlik mertebesine yüceltirler.
“Eğer size (Uhud'da) bir yara değmişse, o topluluğa da (Bedir'de) benzeri bir yara değmiştir. O günleri biz insanlar arasında dolaştırır dururuz. Bu, Allah sizden iman edenleri belirtmesi ve sizden şehitler edinmesi içindir. Allah zalimleri sevmez.” (Al-i Imran 140) ayetiyle ifade eder.
Efendimiz (S.A.V.):
- "Siz şehidi nasıl biliyorsunuz?" deyince sahabe, "Ya Rasülellah Allah yolunda öldürülenlerdir şehit" dediler.
- Peygamber Efendimiz de, "O takdirde benim ümmetimin şehidi az olur" dedi.
- Sahabe peki kim şehittir? Ya Rasülellah deyince,
- Peygamber Efendimiz, "Allah yolunda öldürülen şehittir. Allah yolunda ölen şehittir. Vebadan ölen, iç hastalığından ölen şehittir" buyurmuştur. (Müslim, İmara Bab 15 Hadis 1915, İbni Mace Cihad Bab 17 Hadis 2803.)
“Gitmeseydi ölmeyecekti” sözü kâfirlerin mantığıyla söylenmiş bir söz olduğunu Rabbimiz Al-i İmran süresinin 156'ıncı ayetinde haber verir.
Eceli gelen ölür. Bunu Rabbimiz, Kur’an'da birkaç yerde önemine binaen tekrarlar.
“Onların eceli geldiğinde bir an öne alınamaz, bir an geriye bırakılamaz” (A’raf 34, Yunus 49, Nahl 61)
Halid bin Velid bütün harplere katılıp vücudunda kılıç, kalkan, mızrak, ok yarası olmadık yer kalmadığı halde yatağında ölmüştür.
Amr ibni Hişam’ın haber verdiğine göre Uhud günü sabah Müslüman olup kuşluk vakti şehit olan Amr bin sabit bin Vakş, üzerinden bir vakit geçmeden bir vakit namaz kılamadan şehit olmuştur,
Yani, eceli gelen gidiyor.
Her can öleceğine göre, ecel uzayıp kısalmadığına göre bir Müslüman kişi, kâfirden neden korksun?
Kimse ona zarar veremez ki.
Deki: "Siz, bizim hakkımızda iki güzellikten (gazilik veya şehitlikten) başkasını gözetleyemezsiniz. Biz ise bizim ellerimizle Allah katında bir azabın size isabet etmesini gözetliyoruz. Gözetleyin. Bizde sizinle beraber gözetleyenlerdeniz" (Tevbe süresi ayet 52).
Allah (C.C.) Kur'an-ı Kerim'de şehitleri anlatırken; "Onları daha önce tarif ettiği cennetine koyar" veya "Onları kokusunu koklattığı cennetine koyar" buyurmuş. (Muhammed süresi ayet 6)
Sahabeden birisi Uhud harbinde; "Ben cennetin kokusunu alıyorum" dedi ve ondan sonra düşmanın üzerine yürüdü ve şehit oldu. (Buhari, Sahih, K. Cihad bab 12)
“Allah yolunda öldürülenlere "ölüler" demeyin. Bilakis onlar diridirler, fakat siz farkında değilsiniz” (Bakara süresi ayet 154)
Kâfir veya zalim biri, bir Müslüman'ı işkence ederek öldürdüğünü zanneder.
Acıyı yaratan da, acıyı duyuran da, acıyı duyurmayacak olan da Allah’tır.
Sevgili Peygamberimiz, şehidin, can verirken duyduğu acı, bir insanı karınca ısırdığında duyduğu acı kadardır diye haber veriyor:
“Şehit, öldürülürken, sizden birinin karınca ısırmasından duyduğu acıdan başka bir acı duymaz.” (Tirmizi, Sünen, K. Fezail 25, Nesai 6/36, İbn-i Mace 2/937.)
Hayatı boyunca Allah yolunda çalışanlar, yataklarında ölseler de sevaplarında eksiklik olmayacağını, peygamberlerle, Sıddıklarla, şehitlerle, Salihlerle beraber olacağını Rabbimiz haber verir:
"Kim Allah'a ve Resulüne itaat ederse işte onlar Allah'ın kendilerine nimet verdiği peygamberler, Sıddıklar, şehitler ve Salihlerle beraberdirler. Onlar ne güzel arkadaşlardır.” (Nisa süresi ayet 69).