Geçmiş peygamberlerin hepsi bizim de peygamberlerimizdirler.
Peygamber olmaları nedeniyle aralarında ayrım yapmadığımızı, her yatsı namazından sonra okuduğumuz Bakara süresinin son iki ayetinde “Peygamberler arasında ayrım yapmayız” diyoruz.
Bütün peygamberlerin Kur’an-ı Kerim veya hadis-i şeriflerle bize bildirilen emir ve yasaklarının nesh/yürürlükten kaldırıldığı haber verilmedikçe o emir ve yasaklar, bizim için de geçerlidir.
Onların hayatlarından bazı olaylar da bizim için geçerlidir.
Ancak geçmiş peygamberlerin hayatlarından bize nakledilen olaylar, Kur’an veya hadisle de haber verilmişse biz de onu anlatabiliriz.
Yahudi veya Hıristiyan kaynaklarında olan veya halk arasında anlatılanları anlatmakta aranan şey, o anlatılan, Kur’an veya Sünnete aykırı ise Müslüman onu anlatmaz.
Doğru veya yanlışlığını bilemezsek, anlatmak zorunda değiliz ki.
O konuda Sevgili Peygamberimiz:
Kitap ehlini tasdik etmediğiniz gibi, yalanlamayın ve ‘Biz, Allah'a, bize indirilene, İbrahim, İsmail, İshak, Yakup ve torunlarına indirilene, Musa ve İsa'ya verilen ile nebilere Rablerinden verilene iman ettik. Onlar arasında ayırım yapmayız. Ve biz O’na teslim olmuşuz” deyiniz (Bakara 136) (Buhari, Sahih, K. Şehadat, bab 29)
Kur’an ve Sünnet’e aykırı bir şey yoksa geçmiş peygamberlerin hayatından kıssaları kaynak göstermeden anlatmak caizdir.
Sevgili Peygamberimiz, “İsrail oğullarından bir şeyleri (kaynaksız) anlatmanızda sakınca yoktur” buyurur. (Ebu Davud, Sünen, K. İlim, bab 11)
Hâlbuki Sevgili Peygamberimizin hadis/söz ve davranışlarını naklederken kaynağını söylemek zorundayız.
Geçmiş peygamberlerden nakil yaparken kaynağa ihtiyaç yok ama anlatılanın Kur’an ve Sünnet’e aykırı olmaması şart.
Geçmiş peygamberlerden bize bazı olayları Kur’an ve hadisler haber vermektedirler.
Hatta Abdullah bin Amr: “Peygamber, bize sabahın o büyük namazına kadar İsrail oğullarından konuştu” diyor. (Ebu Davud, Sünen, K. İlim, bab 11)
İnternette birçok gayretli insanlarımız, kendi sözünü veya bir başkasının sözünü ayetmiş gibi yazıveriyor.
“Allah demiş ki, Kur’an’da şöyle diyor, hadiste veya peygamber böyle diyor” gibi şeyler söylüyorlar.
“Ayet” dediğinizin süresini ve ayet numarasını yazmanız gerekir.
“Hadis” dediğinizin kaynağını yazmanız gerekir.
“Kaynağını bilemem, bulamam” diyorsanız cümlenin de faydalı olduğuna inanıyorsanız yalnız cümleyi yazınız, söyleyeni yazmayınız.
Bu söylediğiniz doğru bile olsa kaynak gösteriniz.
Ya doğru değilse Rabbimiz:
“Bundan sonra kim Allah'a karşı yalan uydurursa, işte onlar zalimlerin ta kendileridir.” (Al-i Imran süresi ayet 3/94)
“Allah'a yalan iftirada bulunan yahut onun ayetlerini yalanlayandan daha zalim kim vardır? Muhakkak zalimler kurtuluşa eremezler” diye haber verir. (En’am süresi ayet 6/21)
Hazreti Ali, “Peygamber sallallahü aleyhi ve sellem:
“Benim adıma yalan söylemeyiniz, kim benim adıma yalan söylerse (cehennem) ateşine girsin” buyurdu. (Buhari, sahih, K. İlim, bab 39)
Cennetle müjdelenen Zübeyr’e oğlu Abdullah (r.a.), “Filan ve filan gibi senin hadis rivayet ettiğini işitmedim” dediğimde (babam bana) “Ben O’ndan ayrılmadım (çok hadis duydum) ama ben O’nun ‘Kim benim adıma yalan söylerse (cehennem)deki ateşine hazırlansın” dediğini duydum (ve tedbir gereği rivayet etmedim” dedi. (Buhari, sahih, K. İlim, bab 39)
Özetle, Kur’an ve Sünnet’e aykırı olan, akla mantığa uymayan, “Hazreti Musa Tur Dağı’na giderken…
Hazreti İsa “demiş ki…” gibi şeyler ne kadar çekici olursa olsun, anlatmamaya dikkat edelim.
Onlar da peygamber ve onlar adına yalan söylemek de cehennem ateşine girmemize sebep olur.
Dikkat edelim.