Hepimizin defteri ayrı. Kimse bir diğerinden sorumlu tutulmayacak.
Midelerimiz, ağzımız ve lokmalarımız ayrı ayrı olduğu gibi.
Ailecek aynı sofrada otururuz ama hepimizin lokması kendi midesine gider.
İşte amellerimiz de öyle.
Herkesin kendi yaptığı kendi amel defterine gider.
Hani bir adam, çok değerli bir adamın aleyhinde konuşmuş.
Laf taşıyıcı, kovucu denilen işgüzarlar varya işte onlardan biri de o lafı almış ve aleyhinde konuşulan adama vararak, “Filan senin hakkında şunları söyledi” demiş.
O değerli zat da “Defter onun, istediğini yazar” demiş.
Bu deftere İslam dininde “Amel defteri” denir ve o defter mahşer yerinde açılacaktır.
Yaptığımız iyi veya kötü işler, bizim organlarımıza da yazılır.
Hafızamıza yazılır.
Anılarımız, hafızamıza yazılanlardır.
Anılarda kalan bazı dersler vardır ki insanın ağzına yazılır.
“Ağzım yandı” deriz. Sıcak süt içmiş adam, ağzı yanmış ve ondan sonra beyaz renkli yoğurt getirmişler yoğurdu üfleyerek içmiş.
Tecrübelerin ağıza yazılması, “Kulağa küpe” olması gibi tenimize de yazılır.
Günümüzde İnternet hafızalarına yazılıyor.
Biz, unutsak bile hatırlatıyorlar.
Gizli kameralarla hayatımızı kayda alıyorlar.
Dine aykırı hiçbir şey yapmamaya dikkat ediniz, geri kalanına aldırmayınız.
Eşinizle yatak ilişkinizi çekenler yayınlama şantajı yapsalar “Yayınla, yayın saatini bana da bildir de seyredeyim, yanlış bir şey yapmadım ki, kaydetmen ve yayınlaman senin yanlışındır” deyiverin.
Ziya Paşa merhumun: Bu dünya mektebinin her bir yaprağında binlerce hikmet okunduğunu anlatırken:
“Bin ders-i maârif okunur her varakında,
Ya Rab ne güzel mektep olur mekteb-i âlem.” Diyor.
Yani her çiçek, her çocuk, her taş ve kuş, her deniz ve yıldız, her insanın söz ve tavırları milyonlarca sayfalık kitap gibidirler ve okumak için oturmaya da gerek yok, gezerken, yüzerken, süzerken de okumaya devam.
İbret almak yeterli değil, aldığı ibretten ders çıkarıp uygulamak esastır.
Yoksa Mehmet Akif Ersoy merhumun:
“Ne çare! İbrete hâlâ heveslidir çoğumuz;
Yetişmemiş gibi dünyaya ibret olduğumuz!” dediği gibi ibretlik olayları gördükten sonra aklını başına almayıp âleme ibret olmak da vardır.
Rabbimiz Kur’an-i Keriminde Al-i İmran süresinde 13 üncü ayetinde Bedir harbinin, akıl sahipleri için ibretlik bir olay olduğunu, Naziat süresinde 26.ıncı ayetinde kendini Rab yerine koyan Firavun’un helakini anlattıktan sonra Allahtan korkanlar için ibret vardır der. Mü’minun süresi ayet 21, Nahl süresi ayet 66 da bizim için yaratılan hayvanların etinden, sütünden, yününden, kılından, yapağından yararlanmamızın da ibretlik olduğunu haber verirken bütün yaratılanların ibret aynası olduğuna işaret etmektedir.
Firavun, hayatı boyunca yenilgiyi tanımamış, yüz binlerce kölenin canına mal olan işlerde çalıştırmış ve zalimliği ayyuka çıkmış ama Musa ve Harun aleyhisselamlar karşısında suyun içinde cehennem azabını tadarak ölmüş ve saltanatına son verilmiş.
Bu bize ibret olsun.
Bedir savaşında bir Müslümana üç kâfir düşerken savaşı Müslümanlar kazanmış. Bu da bize ibret olsun da çağımız kâfirlerinin asker, silah ve parası, boynumuzu bükmesin, ibret bizim boynumuzu dik tutsun.