Dünyanın en büyük kampı, nerede yapılmıştır? Diye sorarlarsa cevap, her sene Zilhıcce ayının dokuzunda başlayıp on üçünde sona eren beş günlük özgürlüğümüzü ilan etme günleridir.
Bu yalnız Allaha kulluk etme kampına yalnız çocuklar, okul öğrencileri, askerler, kadınlar, meslek gurupları, Türkler, Araplar değil, iki milyar Müslüman olan herkes katılır.
Türkiye’den örnek verirsek, seksen beş milyonun hepsi katılır.
Ne kadar parti, dernek, vakıf, kulüp varsa katılırlar.
Müslüman olmayan vatandaşlarımız da komşuluk münasebetleri nedeniyle bayrama katılırlar.
Karşılıklı gülüşme, selamlaşma, tokalaşma, tebrikleşmelerle gönüller arasındaki sevgi kanalında meydana gelen tıkanıklıkları açma kampıdır.
Herkesin tenceresinde etin kaynama günleridir.
Dünya kapitalistlerinin, sömürmek için dolaştığı ülkelerde, Müslümanların dağıtmak için dolaştığı günlerdir.
Yarın 15 Haziran Cumartesi günü Kurban bayramının arefesidir.
Dikkat ediniz, sabah namazının farzını kıldığınızda selam verdikten sonra hemen hep bir ağızdan özgürlüğümüzü istediğimiz en güçlü kelimeyi:
“Allahü Ekber, Allahü Ekber/En büyük Allah’tırı söylemeye başlayacağız:
La İlahe İllallahü Vallahü Ekber
Allahü Ekber Ve Lillahil Hamd” diyeceğiz.
Unutursak, hatırladığımızda hemen söyleyeceğiz. Dördüncü günü yani Çarşamba günü ikindi namazının ardından bir daha dedikten sonra vacip olan Teşrik Tekbirlerimiz sona eriyor.
Halkımızın yüzde doksan sekizi Müslüman olduğuna göre 84 milyon insanımız Arefe günü de dâhil beş gün içinde 23 vakit namazının ardından Tekbir getirmeye devam ederse ana karnındaki çocuktan ölüm döşeğindeki dedeye veya nineye kadar hepsi tek ses, tek nefes olurlar.
Manası:
“En büyük Allah’tır”
Bu dünyadan Firavunlar, Karunlar, Romalılar, Osmanlılar geldi geçti. Baki kalan bütün evreni yaratan Allah’tır ve En büyük olan da O dur.
“La İlahe İllallah” Allah’tan başka yaratan, yaşatan, yöneten ve donatan yoktur.
Kendini Firavun gibi yönetici zannedenler de o Allah’ın hükmüne uyarak istemediği cehenneme doğru zorunlu olarak gittiğine göre yönetici yalnız ve yalnız Allah’tır diyoruz.
“Ve lillahi’l-Hamd” Hamd/övgü de O’na aittir.
Bizler, O’nu övmekten bile aciziz.
Zatını bilemediğimiz, gözle göremediğimiz Rabbimizi öven kelimelerimiz bile kısır ve kusurlu.
Leyla’mızı tasvir ederken kusur işliyoruz.
Kendimizi tanımaktan aciziz.
Biz, kim oluyoruz da bizi ve bütün sevdiklerimizi, yeri, göğü yaratan, çiçeklerle donatanı övelim.
Onun için “Elhamdü lillah” Hamd Allaha aittir” diyoruz ve biz, O kendisini nasıl övmemizi istiyorsa, bize öğrettiği kelimelerle onu övüyoruz.
Evimizdeki elbiselerin en temiz ve güzelini giyiyoruz.
En güzel kokularımızı sürünüyoruz.
Evlerimiz, sokaklarımız, meydanlarımız tertemiz.
Akrabalar, dostlar, arkadaşlar, komşular arasındaki muhabbeti tazeleme gezilerimiz olacaktır.
Küs olanlarla barışacağız, barıştıracağız.
Gelmeyene gideceğiz, vermeyene vereceğiz.
Dört gün zengin-fakir bütün evlerden et kokusu yayılacak havaya.
Kediler, köpekler bile ete doyacak.
Bu dört günlük barışma, kavuşma, kaynaşma, yardımlaşma günlerimiz, kamp günlerinden sonra da devam etmesini hatırlatma günleridir.
Dokuz tekbirli Bayram namazımız, Müslüman milletin Rabbin emriyle Kıbleye döneceğini,
Beyaz saraydan da, Kızıl saraydan da fayda olmadığını,
Müslümanlarla omuz omuza vereceğini,
Kâfirlerden dost olmadığını,
Allah’a kulluk edeceğini, kula kul olmayacağını açıklama namazıdır.
Bayramınız mübarek olsun