Çocuk, hastanede dünyaya gelince, doktorlar, hemşireler ve bütün çalışanlar, ilk olarak çocuğun geldiği bu yenidünya şartlarından zarar görmemesi, soğuk ve sıcaktan korunması, mikroplardan uzak tutulması için çalışırlar.
Bu hareketler, her millette, her kabilede, kendi şartları içinde gerçekleştirilir.
Bizi bizden daha çok koruyan Sevgili Peygamberimiz bunlara ilaveten çocuğun kulağına ezan okumuş.
Bu dünyada mikropların en tehlikelisi, zulümlerin, işkencelerin en büyüğünün şirk olduğunu ashabına/arkadaşlarına duyurmuş ve ondan korunmanın en etkili sözün ezanda geçen cümleler olduğunu bildiğinden dünyaya gelen her çocuğun kulağına ezan okumak sünnet olmuş.
Bu eğitimin başlangıcıdır demeyelim.
Evlenmeden önce teninde haram lokma ve haram damla bulundurmamaya dikkat eden iffetli eşlerin Allah ve Resulünün gösterdiği şekilde evlenmesi, eğitimin ana alt yapısını oluşturur.
Günümüz tıp bilimi de yediklerimizin ve içtiklerimizin üzerimizde ve çocuklarımızda etkisini gösterdiğini ortaya çıkardı.
Bu can ve teniyle tertemiz çocuğumuzun kulağına ezan okuduktan sonra hem namaz vaktini hem kulağına okunanın hatırlanması için Müslümanların yaşadığı yerlerde beş vakit ezanla bu şirk mikrobunun tehlikesine dikkat çekilmiş.
Ezanla altı defa Allahü ekber/En büyük Allah’tır.
Üç defa, “La ilahe illallah/Allah’tan başka yaratan, yaşatan, yöneten, donatan yoktur” diyerek kendini en büyük zannedenlere veya birilerini en büyük görenlere büyüğün Allah celle celalüh olduğu ilan ediliyor.
Lokman aleyhisselam, çocuğuna nasihat ederken nasihatlerinin başına, birinci sıraya şirkten sakınmasını ister:
“Lokman, oğluna öğüt vererek şöyle demişti: Oğulcuğum, Allah'a ortak koşma, şüphesiz ortak koşmak, büyük bir zulümdür.” (Lokman süresi ayet 31/12)
“Okul Öncesi Eğitim” sözü, kulağına okunan ezanla başlar ve cenazesinde dört tekbirle namazı kılındıktan sonra konulduğu kabre kadar devam eder.
Şair Vartan’ın (1820-1845) dediği gibi:
“Aklı olan kulluk etsin Yezdan’a
Ne taç kaldı ne taht Nûşirevân’a
Nice bin padişah geldi cihana
Ne Karun’a kaldı ne Süleyman’a.”
“Küllü men aleyha faaaannnnn/Her şey fani, en büyük Allah Baki’dir.”
Ev, okul ve camilerimizde, çocuklarımızın hastalanmaması için mikroplara, soğuğa ve sıcağa karşı alınacak tedbirler hayatın bir parçası olarak kışın yünlü ve sağlam, yazın pamuklu ve ince giydiğimiz ve de mikroplardan korunduğumuz gibi midesine girenlerin de helalliğine dikkat ettiğimiz gerekir.
Sevgili Peygamberimiz, torunlarının midesine haramın girmemesi için gayret gösteriyor.
(Buhari, Sahih, K. Zekât, bab 58 Müslim, Sahih, K. Zekât, bab 51)
Hurma toplama zamanında, mal sahipleri toplanan hurmalardan devlete ödeyeceği zekât hurmalarını getirirler bir yerde toplarlar.
Hurmaların toplandığı yere giden Sevgili Peygamberimizin yanında torunları Hasan ile Hüseyin de var.
Hurma yığınları arasında oynarlarken biri hurmalardan bir tanesini ağzına alıp çiğnemeye başlayınca, bunu gören Sevgili Peygamberimiz, hemen yanına varır ve ağzından o çiğnediği hurmayı çıkarmasını söyler, o da hurmayı çıkarır.
Sevgili Peygamberimiz, ikisine birden, “Zekât mallarının yenmeyeceğini/Evladı Resule helal olmadığını bilmiyor musun” buyurmuş ve bu hadis-i şerif 1400 yıl devlet hazinesinden Müslümanların uzak durmasını sağlamış.
Bir gün bir delikanlı geldi ve bana, “Her sabah üniversite okumak için giderken evimden minibüslerin durağına giden iki yol var.
Biri 750 metre, diğeri 500 metre. Kısa olandan gitmek istiyorum ama yolun kenarında vakıflara ait bir arazi var. O yoldan gidersem, gölgem, vakıf arazisinin üzerinden gidiyor; bu da beni rahatsız ediyor, ne yapayım” diyor.
Hassasiyetini tebrik ettim ama biraz fazla olduğunu ve gidebileceğini söyledim ama uç bir örnek olsa da hâlâ bu hazine hassasiyeti halkımızda devam etmektedir.
Herkes, bildiğinin âlimidir.
Herkes bildiğini öğretirse, eğitim seferberliğine katılmış olur.
“Hayy”di bakalım.