Türk dilinde, geçmişten günümüze aktarılan, kulaktan kulağa gelen ve millet tarafından kabul gören güzel söz ve davranış kültürümüze anane denir.
Birinci derecede Kur’an-i Kerim’in, ikinci derecede hadis-i şeriflerin günümüze kadar nakledenlerin isimlerini de verirken “den” veya “dan” manasına gelen “an” harfi cerriyle nakledildiğinden anane denmiş.
Mesela, “Bu ayeti ben Ali’den işittim,
An Alliyyin, an Ösman, an Ömer, an Ebubekir, an Rasülillah
Ali de Osman’dan, Osman da Ömer’den, Ömer de Ebubekir’den, Ebubekir de Allah Rasülü’nden işitmiş dedikten sonra hadis-i şerifi okuyuveriyor.
Türkler Müslüman olduktan sonra, Kur’an ve sünneti hayatlarında yaşamaya başlayınca daha sonra gelenler de aynı şekilde hareket etmeye başlayınca buna “anane” demişler.
Şarkıyyatçıların hemen hepsinin ağzını açık bırakan bin özelliğimizden biri de, kimden en küçük bir cümle duymuşsak o duyduğumuz kişinin adını söylerken “An fülanin/Ben filandan duydum” demeyi dünyaya hediye edenlerin Müslümanlar olduğunu itiraf etmek zorunda kalmışlar.
Şimdi dünyada bütün tez verenler, bu usule uymak zorundalar.
Yani, “Hangi bilginden ve kitabından en küçük bir cümle bile alırsan, kaynağını yazacaksın” usulü Müslümanlar tarafından 1400 yıl önce başlatılmıştır.
Kur’an’ımız ve sünnetimiz bir zamanlar halkımızın hayatına işlemiş ve örf, âdet, gelenek, anane olmuştur.
Bu ananenin öğretilmesi ve uygulanması, halkımızın hayatında motor olması için ilim adamlarımız ve manevi terbiyecilerimiz kendi yaşantıları ile örnek olmuşlardır.
Biz, “Allah (c.c.)’ı çok zikrediniz” emrine uyarak zikretmeye çalışacağız.
Bunu ehlinden alabiliriz, Peygamber Efendimizin hadis-i şeriflerinden de alabiliriz.
Bu zatlardan biri talebeye Buhari’yi okutuyor. Buhari de, “Efendimiz (s.a.v.) teheccüt namazı kılardı, hadisini okuyorlar, müridlerine diyor ki, “Bu günden itibaren teheccüt namazı kılınacak.” Efendimiz (s.a.v.) günde şu kadar “sübhanellahi ve bi hamdihi, sübhanellahil azim” derdi diyor. “İki tane kelime var ki Allah katında çok sevimli, dile çok hafiftir ama terazide çok ağırdır.” O da; “Subhanallahi ve bihamdihi, sübhanellahil azim”dir.
Bunları bilgi olarak öğrettikten sonra onların yapılmasını da istiyor.
Buhari’de, Müslim’de, Tirmizi’de, Ebu Davud’da, Nesai’de, İbn-i Mace’de bütün hadis-i şeriflerde Efendimiz ne kadar “Subhanallah”, ne kadar salavat-ı şerife söyleyip ne kadar dua yapmış bunları toplasak ve biz kendiliğimizden bunları yapmaya başlasak bu olur mu?
Şöyle bir kitap meydana çıkar ve bir günde bunu okuyamazsınız.
Meselâ, Nevevi’nin “el-Ezkar” isimli eseri vardır. 300-350 sayfa bir kitaptır. O zaman işi bırakacaksınız. Çalışmayacaksınız, evinizle işinizle meşgul olmayacaksınız, çocuklarla meşgul olmayacaksınız, hiçbir şeyle meşgul olmayacaksınız. Baştan sona zikir yapacaksınız, bu da olmaz, vakit yetmez.
Sevgili Peygamberimiz, bunların hepsini aynı günde yapmadı ki.
Bunları nazarıdikkate alan değerli insanlar demişler ki: “Şunu şunu yap sen.”
Burada tabii ilim adamı, mürşit, gelen şahsın durumunu nazarıitibara alıyorlar.
Haletiruhiyesini nazariitibara alıyorlar.
Hani, doktorun hastasının yaşını, hastalığını, nazarıitibara alarak ilaç verdiği gibi, gelen kişinin de durumunu nazarıitibara alarak ona nafile ibadetlerini ve nasıl davranacağını öğretiyorlar.
İnsanın mecburen kendisini zorlaması gerekiyor, alıştırmak için, başlangıçta zevk alınmayabilir.
Hani en kötüsünden misal verelim; şaraba ilk başlayan adam kusar, başı döner, yapamaz, zevk de almaz.
İlk sigara içen adam, sigarayı içerken, öhö, oho diyerek iç çekiyor filan. Ama ikinci gün kendini zorluyor, üçüncü gün yine zorluyor, kendisini bir ay zorluyor.
Bu bir ay içerisinde de bünye zehre alışıyor. Bu sefer biraz zevk almaya başlıyor.
Ondan bir sene sonra ise bırakması zor oluyor. Şarap içeninki de öyledir.
Allah Teala (c.c.)’nın zikri de biraz ağır gelebilir başlangıçta. Allah’ın zikrinden hoşlanıyorsun ama şeytan o anda bir iş çıkartır.
Meselâ, benim hep namazda çıkar işim. Şeytan evde namaz kılarken çok önemli bir iş konusunu hatırlatır, başka yerde vazgeçirtemez.
“Yahu şu kitaba bir bakıverseydin” diyor sünneti terk ettiriyor bana, farz namazı kılıyorsam sünneti terk ettiriyor.
“Bana bak yahu, çok önemli konu; filan yerde var diyor. Namazsız şeytan bana yol gösteriyor. Oraya bir bak diyor, bakıverdiğim oluyor. Kitaba bakıverdiğim zaman da şeytan yuları takmış oluyor.
Şeytan için daha tehlikeli olandan bizi ayırıp yine sevdiğimiz ibadetlerden birine yönelterek bizi kendi çizgisine çekiyor.
Yuları taktıktan sonra, biz de yulardan dünyalık sağlamanın tadına vardıktan sonra kurtulmak zor.
Onun için her zaman ve saatin gerektirdiği kulluk görevimizi yapmaya, şeytanın sunduğu mantığa uymamaya çalışalım, Allah bize yardım etsin.