Aman ha, sakın, zinhar, kesinlikle, çok çok dikkatli olalım ve Filistinli Müslümanlara faydalı olacağız diye, onları cehennem yoluna sevk etmeyelim.
Çete devleti işgalci İsrail, şehit ettiği her canın diyetini ödesin.
Yıktıkları her evi yeniden yaptırsınlar.
Müslümanların başında duranları alıp, yerine yeni başlar monte etmeyin.
Esirleri takas etsinler.
Yerinden yurdundan edilenlerin yaşayanlarına, her can için katiller çetesi, tazminat ödesin.
Şu kesinlikle bilinsin ki, işgalci İsrail, bu sözleşmeye uymayacaktır.
Kod adı “Ebu Firas” olan 1979 yılından itibaren, Filistin Kurtuluş Ordusu’nun Ankara temsilcisi olan, asıl adı Ribhi Halloum’un 1988’de yazdığı, önsözünü Bülent Ecevit’in yazdığı, “Belgelerle Filistin” isimli eserinde, 1917 yılından 1988 yılına kadar işgalci İsrail’in imza attığı anlaşmaların metnini verdikten hemen sonra bozduğunu ve hiçbir söz ve imzasının geçerli olmadığını delilleriyle ispat ediyor.
Her sözleşmede kendilerine çıkar sağlayan maddeleri işletmişler, engelleyen maddeleri yok saymışlar.
En fazla üzerinde durulacak madde, Filistinliler için ithal edilmek istenen yönetim şekli.
İşgalci İsrail, Avrupa Birliği ve ABD hep birlikte para ve silahla Filistinli mücahitlere diz çöktüremediler.
Şimdi ise zamana yayarak gelecek nesilleri, yeni sistemle gavura kul yapma yoluna girecekler ve en fazla bu madde üzerinde duracaklar.
Halkı Müslüman olan ülkelerin yöneticilerine de, Filistinlilere baskı yapmalarını isteyecekler.
Aman ha, sakın, eğer bu ithal edilecek sistem nedeniyle bir tek Filistinli çocuk, sonu …ist’le biten gavurluk çeşitlerinden birine yakalanırsa, buna sebep olan yetkililerin hiçbiri ahirette hesap veremez.
Kurtuluşumuz Müslümanların zengin olmasına bağlı diyenler, Karun’un malıyla nasıl helak olduğunu Kur’an’dan öğreniversinler.
Çağımızda en zengin insanlarımızın hazineyi nasıl hortumladığını araştırmalarına gerek yok, köy ve mahalle kahvehanelerinde konuşulan bir şey.
Kapitalizme ve komünizme esir olan her ülkenin kaçınılmaz sonu soygundur.
“Zengin olunmadan, kâfir köpekleri satın almadan başarı sağlanamaz” diyen birçok mücahidimizin gidişini gördük ama dönüşünü göremedik.
Bu yaz birini gördüm, sakalı ve bıyığı kazımış. Kapalı hanımı bırakmış. Devlet İslami olmadığı için geçmişte cuma namazı kılmayan bu mücahidimiz, beş vakit namaza da zaman bulamıyormuş.
Kurtuluşumuz ilimle.
Ama bu sözümden kastettiğim İngilizce öğrenmek de değil.
İngiltere’nin gelir kaynaklarının başında İngilizce öğretmekten elde ettiği paralar gelirmiş.
Zimbabve, Zambiya, halkına İngilizceyi resmi dil yapmış ama bu dil onlara zenginlik ve aydınlık getirmemiş.
Öyle olsa Amerika’da 300 milyon ilim adamının varlığını kabul etmiş olacağız.
Aylık geliri on dolar bile olmayan İngiliz sömürgesi mahkûmu devletlerin bütün halkları İngilizce konuşurlar am aç kalkıp aç yatarlar.
İki üniversite bitiren, üç dil bilen Rus kadınları karınlarını doyurmak için kendilerini dünyaya satmaya çalışıyorlar.
Dünya devletleri arasında eğitim seviyesi en yüksek ülkeler arasında Singapur, Estonya, Güney Kore, Finlandiya gibi devletler ilk onun içine giriyormuş.
Birleşmiş Milletler’in Güvenlik Konseyi ülkesi olan ABD, Fransa, Rusya ve Çin’deki eğitim ilk ona giremiyormuş, yalnız İngiltere giriyormuş.
Tabii eğitimde ölçü, kaliteli üniversitelerinin olması değil, halkının hepsinin veya çoğunluğunun üniversite bitirmiş olmasıdır.
Singapur, eğitimde, ekonomide, milli gelirden pay almada dünya sıralamasında ilk başlarda gelirken uluslararası saygınlıkta hiçbir yerde adını duymamız mümkin değil.
Eğitimde ilk sıralarda olan, Amerika’nın önünde bulunan Güney Kore, siyasi yönden Amerika’nın himayesinde yaşarken ekonomik yönden eğitimli insanlarını iki yüz dolar için Arab ülkelerine gönderir.
Kuveyt’in ekonomik sorunu yoktur ama gelen vurur, giden vurur.
Sevgili Peygamberimiz’e inen Kur’an-ı Kerim’in ilk ayeti “oku” diye başlar.
Ama hemen arkasından ilk okunacak şeyin her insanı ve evreni yaratan Rabbin adıyla Kur’an’ın okunmasını ister.
Arkasından inen Kalem Sûresi’yle okunanı yazmaya dikkat çeker.
Duha Sûresi’nde Sevgili Peygamberimiz’in yetim ve fakir olduğuna özellikle dikkatimizi çeker.
Başarı ve saygınlık, ilimle olacaktır ama okunan şey, bizim gibi birilerinin ölümlü fikirlerinin değil, bütün aydınları, düşünürleri, filozofları, şairleri, siyasileri yaratan, yaşatan ve yöneten Allah’ın kitabını okumakla ve okutmakla olacak.
Tabiat kitabından matematik, fizik, kimya, biyoloji, deniz bilimleri, uzay bilimleri... okunacak ama bütün bu tabiat kanunlarını koyanın tabiat kanunlarına uyulunca tenimiz rahat ettiğini bildiğimiz gibi Kur’an’daki kurallarına da uyulunca canımız ve toplum vücudumuzun rahat edeceğini bilmemiz gerekir.
O yetim ve fakir olan Sevgili Peygamberimiz, ümmi bir toplumu eğitimli hale getirdikten sonra her ev halkının ekonomik durumunu peygamber ve devlet başkanı olan Sevgili Peygamberimiz’in evinde olanla denk hale getirmiş.
Kalem Sûresi’nde kapitalistlerin fakirlerden mal kaçırırken başlarına gelen felaketi haber vermiş Rabbimiz.
23 yılda Türkiye’nin iki katı toprak üzerindeki insanların Müslüman olmasına vesile olmuş.
On sene sonra onu örnek alan Hazreti Ömer zamanında Kudüs, Mısır, Şam, Bizans’ın zulmünden kurtarılmış ve Müslüman olmuşlar, Pers İmparatorluğu’nun bütün illeri ve kulları Allah’a kul olmayı seçmişler.
İşte başarı bu.