“Liderime laf etmiş, babama sövmüş, şıhıma hakaret etmiş, bizim derneğe veya vakfa kötü sözler söylemiş…” gibi bahanelerle arkadaşına, kardeşine, babasına, annesine, komşusuna kötü gözle bakan, kötü söz eden ve bunu da İslam gayreti örtüsüyle üzerini örten ve kendisinin haklı olduğunu yaymaya çalışanlar az da olsalar dolaşır caddelerde, sokaklarda.
Geçen günlerde akşam haberlerinde vardı, babasına hakaret etti diyerek bir adamı evire çevire döven bir genç.
Bu türlerin, bazı yetkili makamlarda olduklarını düşünün…
Dost ile düşmanı ayırt edemez.
Kendisine dostça yol göstereni düşman, kendisine yağ çekeni düşmanı dost zannedip, düşmanla beraber kendisini uyaranı yok etme tarafına da gidebilir.
Yaratılmışlar içinde en çok sevdiğimiz, annemizden, babamızdan kendi canımızdan daha çok sevdiğimiz, Sevgili Peygamberimizin, Uhud harbinde başındaki miğferini kırmışlar, başını yarmışlar, alt çenesinden sağ azı dişini kırmışlar, yüzünü yaralamışlar.
Sehl bin Sa’d’den (Buhari, Sahih, K. Meğazi, bab 24)
Hazreti Ebu Bekir, Sa’d bin ebi Vakkas ve diğer ashab-ı kiram (r.a.) hemen etrafından etten kalkan olmuşlar.
Ya Rasülellah, bu müşrikler aleyhine dua et” denildiğinde, “Ben, lanet peygamberi olarak gönderilmedim. Ben, rahmet peygamberi olarak gönderildim” buyurmuş. (Müslim, Sahih, K. Birr ve sıle, bab 24)
Abdullah (r.a.) anlatıyor: (Uhud gününde) ben Allah’ın Rasülü’ne (s.a.v.) bakıyordum, geçmiş peygamberlerden birini, kavminin dövdüğünü ve yüzünün kanını silerken, “Rabbim, kavmimi afvet, bunlar ne yaptıklarını bilmiyorlar” dediğini anlatıyordu” (Müslim Sahih, K. Cihat bab 37)
Rabbimiz, Uhud harbinin hemen ardından indirdiği ayetinde:
“Allah'ın rahmetinden dolayı Sen (Uhud’da) onlara yumuşak davrandın. Şayet Sen kaba, katı kalpli olsaydın onlar muhakkak çevrenden dağılır giderlerdi. Onları bağışla, (Allah katında) bağışlanmalarını dile ve onlarla iş konusunda müşavere et. Bir kere de azmettin mi, Allah'a tevekkül et. Şüphesiz Allah, tevekkül edenleri sever.”
“Eğer Allah size yardım ederse artık sizi yenecek yoktur. Eğer sizi yardımsız bırakırsa, ondan sonra size kim yardım edebilir? Müminler ancak Allah’a tevekkül etsinler” buyurur. (Al-i İmran Sûresi, ayet 3/159)
Uhud’a kadar gelen münafıkların lideri İbni Selül, düşmanın sayısını ve savaş aletlerinin çokluğunu görünce kendi adamlarıyla geriye Medine’ye dönerek ihanetini ortaya koyar.
Onların arasına katılan az da olsa ashab-ı kiramdan olanlar var.
Savaşta okçuların bir kısmının emri dinlemeyip yerini terk etmesi var.
Uhud harbinde Efendimizin emrine muhalefet eden, yerinde durmayan, harbin kaybedilmesine Efendimizin mübarek dişinin kırılmasına sebep olan sahabelere yapılan muamele anlatılıyor. Rabbimizin rahmetiyle Peygamber Efendimiz onlara yumuşak davranmış ve onların tarihe kötü isimle geçmemeleri için Siret kitabı yazanlar, onların isimlerini yazmamışlar.
En küçük bir davranış veya sözden dolayı bir insanı davul, zurna, internet, televizyon, radyoyla yayanlara ibret olsun.
Demek ki kalbimizde taşıdığımız yumuşaklık ve katılık da Allah’tandır. Yalnız bu yumuşaklığı kendi insanımıza, katılığı da kâfirlere karşı kullanacağız.
Tevbe Sûresi 73 ve 123. ayetlerinde, Tahrim Sûresi’nin 9’uncu ayetinde, Fetih Sûresi’nin 29’uncu ayetinde; “kâfirlere karşı katı ve güçlü olmamızı emreder. Ama müminlere karşı ipek kadar yumuşak ve affedici olmamız” istenir.
Günümüzde affedemediğimiz Müslüman grupların aleyhinde söylenenlerin hiçbiri Uhud harbinde yapılan hatalar kadar büyük değildir. Buna rağmen Rabbimiz, peygamberine emrediyor “Onları afvet ve onlar için Bana af talebinde bulun” diyor.
Allah’ın kontrolünde olan Peygamber Efendimizin istişareye ihtiyacı yokken istişare ettiği insanlar açık hata yapmışken Rabbimiz; “Onlarla istişare yap” diyor ve bize örnek olması emrediliyor.
Cum’a Sûresi on birinci ayetinde Medine’de Efendimiz Cuma günü hutbe okurken, ticaret kervanının sesini duyanların mescitte Efendimizi ayakta bırakıp dışarıya çıktıklarını haber verir.
Ayetleri okurken, en sevdiğiniz kişinin konferans verirken topluca çıkıp gittiklerini düşünün ve içinizin ne olduğunu görün.
Medine’nin ilk yıllarında İslâm eğitiminin tamamlandığı bir zamanda meydana gelen bu olaydan dolayı Allah Rasülü, onları afvetmiştir.
Çatık kaşlı, asık suratlı, keskin dilli olmayacağız.
Kendi haklarımızı affedeceğiz. Allah’ın da müminleri afvetmesi için istiğfar yapacağız.
Kendimizi istişareden uzak görmeden yapacağımız işleri çevremizde ehil insanlara danışacağız.
İstişareden sonra karar verildi mi, artık Allah’a tevekkül edip yürüyeceğiz.
Tevekkül edenleri Allah sever. Tevekkül, kişinin yapacağı iş konusunda kendisine düşen görevleri gücü yettiği kadar yerine getirdikten sonra Allah’a tevekkül etmektir.
Yani tarlaya tohumu atıp sulayıp gübreledikten sonra Allah’a havale etmesidir tevekkül.