1968 Yılında, bugün hala emin ellerde ve başarı ile yayın hayatını sürdüren Uyanış Gazetesi ile meslek hayatımız başlamıştı. Çok kısa dönem maddi kazanç sağlamanın dışında, gönüllü bir hizmet olarak gördüğümüz bu meslekte, gazete, dergi, radyo, TV, Gazeteciler Cemiyet Başkanlığı, resmi komisyonlarda basın temsilcisi olarak bir ömür geçti. Özel yaşantımıza ayıramadığımız en kıymetli sermayeden istifade etmek adına birkaç yıldır kenara çekilme kararı aldık. Ama yine de bu meslek teneşirde bitecek gibi görünüyor.
Duramıyoruz, durdurmuyorlar… Yazıyor çiziyoruz... En çok çizgiyi de vefasızlar üzerine çektiğimizi görüyoruz. Şahsımıza, değerli kesimlerden verilen değer ile de bu mesleği hakkı ile icra ettiğimiz kanaati ile mutluyuz.
Her sosyal medya kullanıcısının gazeteci olduğu, canı sıkılınca bir internet adresi ile bir site kurduğu, egosunu tatmin için para babaları ile paslaşanların bulunduğu bir ortamda gazetecilik elbette zor.
Gazeteciliğin iki temel ayağı vardır. Yaygın kanaat gazeteciliğin sadece haber iletmek bölümünü bilir. Doğrudur da.
Ama gazeteciliğin zaman içinde haber vermenin yanı sıra, gündem oluşturma, fikir üretme ve günlük hayatı kontrol gibi çok önemli bir görevleri de gelişmiştir.
Günümüz sosyal medya kokuşmuşluğu/çılgınlığı arasında bu iki görev çok daha önemli hale gelmiştir.
Her duyduğunu yanına biraz da ilave ile paylaşan bir sosyal medya, her konuda herkesin her şeyi bilerek yorum yaptığı bir ortamda, herkesin her yazılana inanıp, desteklediği ya da tam aksine küfürlerle karşı çıktığı bir iletişim ağı oluştu.
Bu ortamda artık gazetecinin sadece gazeteci olması yetmiyor, ordanaryüs prof olması şartı doğuyor.
Haberleri net, kati ve doğru olmalı, tekniğine uygun biçimde hedef kitleye ulaşmalı, fikirler de evrensel kurallara, ahlak yasalarına, toplumun yapısına uygun bir biçimde ve çözüm önerileri ile sunulmalı.
Zor mu?
Evet zor… Hem de çok zor. Bunları yapmak için “Ağam sen parayı vir, ben hallederim, yapan yapıyor ben de yaparım” diploması yetmiyor. En yüksek akademik diploma hele hiç yetmiyor. Tam bir kültür birikimi ve çok sağlam bir karakter yapısını da anahtar olarak kullanmak gerekiyor.
Karaman’da bu mesleği icra eden gençlerimizi tanıyor ve seviyoruz. Azimlerine, çabalarına ve iyi niyetlerine de kefiliz. Ama maalesef Karaman basını tüm yurt sathında olduğu gibi büyük bir sıkıntı içinde.
Devlet tarafından unutulan ve çıkar ilişkilerine bağlanan yazılı basın yaşam savaşı veriyor ve devasa bir gayret gerektiriyor.
Bir zamanlar 4 tane olan radyo ve televizyonumuz bugün maalesef yok. Müptezellerin ihtirasları ve siyasete kurban gitti. Yine dev çabaları ile ayakta durmaya çalışan iki-üç radyo teselli kaynağı…
Peki ya yapılan gazetecilik? Bu konuyu bir aile sorunu olarak kendileri ile zaman zaman paylaşıyoruz. Bize küsseler de darılsalar da gerçekleri kulaklarını bükerek söylüyor, çözüm yolları öneriyoruz. Dileriz ki ciddi bir toparlanma içine girilir.
Yine dileriz ki sayısı her geçen gün artan gazeteci örgütleri, suluboya ve janjanlı işler yapıp hava basmak, yüce dağlar başında oksijen azlığından sarhoş olmak yerine mesleğin gelişmesi için, mesleki yeterliliğin arttırılması için gerekli çalışmaları yaparlar.
Bunları yaparken de mihnet kredisi almazlar.
Üzülüyor muyuz?
Evet, olanlara üzülüyoruz.
Çünkü bir meslek birliği olarak geçmişte çok ama çok güzel örnekler yaşandı. Mesleğimizi ve meslektaşlarımızı korumak adına, kim alırsa alsın haklı bir karar alındığı zaman, aralarında siyasi zıtlıklar, çıkar çatışmaları, şahsi gıcıklık bile olsa herkes o kurala uyar, bir kenetlenme sağlanır, tek yumruk olunca kimsenin de karşı gelmeye gücü yetmezdi.
Basın bir tas çorbanın, bir çin malı uyduruk hediyenin değil, hiçbir servetin alamayacağı kadar değerli idi. Bugün duayen gazeteciler arasında (ihtiyar) yer alan bir kardeşimin on bin dolardan fazla para getirecek bir haberi, “Karamana zarar verecek” sözümüz üzerine, delete tuşuna basıp kamerasından sildiğine şahit olduk. Ama bu gün hala kale gibi… Yine kendi siyasi görüşüne karşı alınan haklı bir karara kayıtsız şartsız uyarım diyen ve kendi siyasi arkadaşları ile bile didişmeyi göze alan bir kardeşimiz yine dimdik ayakta.
Sel olup taşmak, yel olup esmek, yükseklere çıktığını sanıp ayaklar altında olduğunu görmemek bizim mesleğimize göre değil. Bahsettiğimiz gibi önce sağlam bir karakter ve ahlak yapısı, sonra da sınırsız bilgi tek sermayemizdir.
Saydığımız tüm bu olumsuzluklara rağmen, iyi niyetlerine kefil, çabalarına şahit olduğumuz her kademedeki meslektaşlarımı tebrik ediyorum.
Diğerlerinin affına sığınarak da yarım asrı geçen bir yayın organını ayakta tutma sabrını gösteren, Ahmet Cicibıyık ve Medeni Yavuzaslan kardeşlerimi, feleğin sillelerini metanetle ve düzgün karakteri ile aşan Mehmet Çetin Kardeşimi, uzun koşuların yılmaz koşucusu ve derdini bir bardak çayla boğan Ali Güley Kardeşimi, çok çeşitli alanlarda da olsa basın camiasından kopmadan yıllardır yazıp çizen Osman Nuri Koçak Başkanımı, elbette meslekte gümüş yıllarını çoktan geride bırakmış, atom karınca misali sessiz ve sakin en kaliteliyi üreten iki kanka, Yasemin Cicibıyık ve Sultan Akbulut kardeşlerimi anmaz isem içime sinmeyecek.
Bu arada baki aleme intikal eden, Dr. Mehmet Armutlu, Birol Kuytan, Abdullah Sertan, Sıtkı Soylu, Durmuş Ali Gülcan, Ahmet Mısırlıoğlu ve Hüseyin Tek üstatları rahmet ve minnet ile anıyor, Rahmet diliyoruz…
Her kutlamada ve yıldönümünde dilimize pelesenk olan “bu günün gelecek yıllarda daha güzel ortamlara vesile olması” dileğini yinelesek de, daha büyük ve önemli dileğimiz şudur:
BU VESİLE İLE TÜM GÜCÜMÜZÜ TOPLAYIP DAHA İYİ BİR GAZETECİ OLMAYI, KİTABINA UYGUN HABERCİLİK YAPMAYI, BİZE YAKIŞAN ELEŞTİRİ VE GÜNDEM OLUŞTURMA GÖREVLERİNİ HAKKIYLA YAPMAK İÇİN ÇALIŞMAYI diliyoruz.
Camiada tek yaşlı kaldığımızdan büyüklerin elleri yok artık, küçüklerin gözlerinden öper, sevgiler sunarız..
Yorumlar
Kalan Karakter: