İki hafta önce semt pazarındayım.
İhtiyaç gördüm eve geldim.
Aldığım ürünün birinin üçte birini çöpe attım.
Hâlbuki dinî bütün birinden aldım.
Partisine kadar sağlam. (Güya)
Bizim yumuşak karnımız.
Allah, peygamber, ezan, cami, hacılık vs.vs.
Ülkemiz de en büyük istismar konusu bunlar.
Sömür, sömürebildiğin kadar.
Bir ömür akıllanmayız biz.
Karşıdaki sahtekâr takımı da bunu bilir.
Ve fırsatı hiç kaçırmaz.
Üstünden iki hafta geçti, ancak öfkem geçmedi.
Bu Sabah'a karşı aldım elime kalemi.
Yazdım dilime geleni.
Bakalım beğenecek misiniz?
USANDIM.
Dili ayrı, hali ayrı.
Müslümandan, ben usandım.
Güvenemem, bundan gayrı.
Has yalancıdan, usandım.
Sağ gösterip, sol Vurandan.
Dört dörtlük gibi, durandan.
Beni kaz gibi, görenden.
Nefret ettim ve usandım.
Bu ne namaz, bu ne hile?
Sahtekârlık, bile bile.
Ömür boyu, çektim çile.
Hocam diyenden, usandım.
Mal satmayıp, din satandan.
Yatarken sağa, yatandan.
Rızkına haram, katandan.
Evet, gardaş, ben usandım.
Hacım diyor, hocam diyor.
Kaz gibi, yolacam diyor.
Bilmem bunu, nasıl yiyor.
Seni bilmem, ben usandım.
Bana ayet hadis, deme.
Onlarla haramı, yeme.
Beni ahmak, beni seme.
Görebilenden, usandım.
İnan para, değil derdim.
Onu zaten, peşin verdim.
Bizim sahtekârı gördüm.
Hem iğrendim, hem usandım.
Bitmez benim, bu kaderim.
Haftaya gene, giderim.
Bu kez belki şöyle, derim.
Ulan topunuzdan, usandım.
Uysal hoca, aç gözünü.
Aç ağzını yum gözünü.
Bu sefer, çekme sözünü.
Yoksa döversin, dizini.
Gelenini, gelmezini.
Ölenini, ölmezini.
Kaçır, tadını tuzunu.
Kullan artık, son hızını.
Bitir gayrı, şu yazını.
Diyen aziz dostlarım iyi ki varsınız.
Sağlıcakla kalın.