Dünkü "BELLİ DEĞİL" yazımıza da yorumlar geldi.
Onlar dan birinde:
"Hocam sevindirdirici şeyler de yaz"diyordu.
Otuz yaşında görünen Hüsnü bey'di yorum sahibi.
Künyesinde elli dörtlü yazıyor gerçi.
Şimdi ölüm, sırat köprüsü, ahiret.vs.
Sıkıcı gelmiş belli'ki.
Haklı Hüsnü bey ben'ce.
Gerçi Bozkandaklı birine sıkıcı gelmez diyebilirsiniz.
Gelir gelir.
Şimdi Hüsnü beyi gülümsetecek birşeyler yazmak gerekti.
Bismillah.
Bak Hüsnü bey eskiden hayat bu kadar sıkıcı değildi.
Çünkü konfor bu seviyede değildi.
Mesela:
Hanımlar için mavi, pembe, beyaz naylon ayakkabılar vardı delikli.
Herkes te yoktu.
Ermenek lastiği beyler içindi.
Eskimek bilmezdi.
Banyo kazanı diye bir teknoloji harikası vardı ki,
Her üç ayda bir delinirdi.
Onu her kaynak yaptırdığımız da sevinirdik.
Şimdi o sevincimiz kalmadı.
Bu mevsimde soba kurardık ki (benim hiç beceremedigim bir iştir) şimdi oda yok oldu Hüsnü bey.
Eskiden Mustafa geceyatmaz Ahmet Sezgin, Selahattin erorhan vardı.
Bizden türküler söylerlerdi.
Şu Tarkan vs. Çıkalı kayboldu adamcağızlar.
Yine eskiden Berber abid amca vardı.
Kendi adına meşhur deyimimiz vardı.
Eskiden tahin karması vardı.
Yarım, çeyrek, çimen ekmek vardı.
Didi diye bir brezilyalı vardı mesela.
Dervwal diye bir Alman vardı.
Gordon milne vardı.
Bunlar bizimkiler'e ayak oyununu öğretirlerdi.
Cemiller, Recep ler, Yasinler vardı.
Baygol Osman vardı.
Konyalıydı.
Gerçi bunlar hocaya göre oynamazlardı.
Locaya göre oynarlardı.
Bir zamanlar:
Elif, irebiş, onbaşı, Mehmet Emin, Muammer Baran gibi büyüklerimiz vardı.
Büyüklerin hem önü hem de sözü kesilmezdi.
Ekin biçmeye orak,
Harman sürmeye düven vardı.
Ağa değirmeni ,şehir ırmağı vardı.
Zabıta Tarık, Meşhur Kara müftü vardı.
Kırmahalleye öğleyin koyun sürüsü gelir gider di.
Hayvan pazarında başının üstünde tepsiyle etli ekmekçi dolaşırdı.
Testi ile sucu gezer, bardakla su satardı.
Esmeray gel tezkereyi söylerdi.
Kuzine soba, ibrik, güğüm, peşkir parç vardı.
Kadayıfçı İbrahim Ağa varmış.
Ya Mevlâm huu Mevlâm.
Aşkın bize ver mevlam.
Diyerek kadayıf yaparken kapıya zabıtalar gelivermiş.
İlimon ektik taşa.
Bitmedi kaldı kışa
diye çevirmiş türkü ye.
Ne yapıyorsun İbrahim amca diyen zabıta ya.
Bir leyladan, bir mevladan söylüyoruz evladım dermiş.
(1946 larda)
Destan satanlar vardı Hüsnü bey.
Boynunda teyip le dolaşır ,yanık yanık söylerdi.
Taciz bilinmez duyulmazdı.
Malla mülkle övünülmezdi, ayıptı.
Tarikata intisap gizli olurdu.
Hanımı eşinin ehl-itarik olduğunu bilmezdi.
Şimdi kırk şehrin bildiğine bakma sen.
Merkezî sistem yoktu.
Ferdî sistem vardı.
Tekel vardı. Çay bile tekelden satılırdı bakkallara.
Bu ülkede iskambil oynayan adamların masasına inek düştü Hüsnü bey.
Dün üniversite öğrencisi Isparta'da inşaat çukuruna düştü öldü kardeş.
Deruni dilden, cânı gönülden diye mektup yazılırdı be Hüsnü bey.
Ajans vardı.
Yurttan sesler vardı.
Arkası yarın vardı.
Yaşar Aydaş vardı.
Saadettin kaynak vardı.
Can akbel vardı.
Hergün akşam saat 20.00 de elektrikler kesilirdi.
İki saat gelmezdi.
Elektrik geldiğinde, ailecek hıııh derdik.
Kerpiç vardı kerpiç.
Biz'den aileden biri gibi sıcacıktı.
Kavaklı yol vardı.
Ermenekli tatlıcı (deli lakaplı)said amca vardı.
Halbuki ermeneklinin delisimi olur.
Laf olsun.
Deli adını said amca çıkarmış denir.
Tek olsun, kalıcı olsun diye.
Oda ermenekli aklı.
harika değilmi.?
Hüsnü bey gülümsediysen bitiriyorum.
Bak ölümsüz nesiz yazı yazdık.
Sağlıcakla kalın.
Cumalar mübarek ola.