Mustafa UYSAL
Emekli İmam Hatip
Onikilik ufaklık yetmişlik dedesinin gözlüğünü bir takar ki, her taraf karanlık.
Dedeciğim bu nasıl gözlük ?
Her taraf karanlık.
Yok KUZUM öyle değil.
Bak benim gözümde her şey çok net.
O zaman sen'in gözünün 58 yıla ihtiyacı var.
Unutma yaşlılar,
bu bozuk sandığın camın arkasını bile çok net görürler.
Sen biberi görürsün,
ama ben biberle beraber içindeki acıyı görürüm.
Sen süt'ü görürsün,
ama ben içindeki yağı da görürüm.
Sen benim başımı görürsün,
ancak ben senin başınla beraber,
içindeki beyni, onun içindeki aklı,
fikri, feraseti, zekayı görürüm.
Daha sayayım mı.?
Çok iyi olur dedeciğim.
-Bak şu yol kenarında ne var.
-Güller var dedeciğim.
-Evet güller var.
Güllerde güzel kokular var.
O güllerden çıkacak gülyağı var.
Bir gülde dört ayrı renk var.
Onu canlı tutan su var.
Bülbülleri dile getiren aşk var.
Hattâ Hz. peygamber in sav.
hasreti var.
Ve bu rengârenk güllerde,
"KUDRETULLAH" dediğimiz ilâhi güç var.
ELBETTE bunlar'ı her göz görmez.
Bunlar gören'e. (Kör'e ne.)
-Dedeciğim sen başka neler görüyorsun.
-Sen önce şunu bir al bakalım.
-Kuru sohbet ben'i değil ama,
sen'i sıkar.
-Peki bu nedir.?
-Gofret. Teşekkür ederim ayrıca.
-Bak ben bu gofrette,
Süt, yumurta, yağ, un, su, şeker veeee mühendis emeği görüyorum.
Ve büyük bir fabrika,
İşçiler, alın teri, ambalaj fabrikası,
Patron görüyorum.
Ayrıca senin ağzına yayılan tadı görüyorum.
-Tabii ben sana elma veya armut versem daha iyiydi.
Ama sizler bunları daha çok istiyorsunuz diye şimdilik bir tane verdim.
Bak sana nasihatim olsun.
Toprak ta yetişen ürünleri tüket.
Gofret vs. Sun'i şeyler.
Eskiler çelimsiz birini gördüklerinde,
"Evladım sen hiç toprakta biten yemedinmi " derlerdi.
Bu kadar bugünlük yeter.
Sen'i usandırmayım.
Dışarıda biraz oyun oyna enerji harca. Haydi bakalım.
Trafiğe dikkat.
Arkadaşlarla oyun oyna ama,
"Arkadaşlarına oyun oynama" tamammı KUZUM ben'im.
-Dedeciğim bu son dediğini anlamadım.
-Bak bu böyle ayaküstü anlatmakla anlıyacağın bir konu değil.
Bunu ben sana sakin bir ortamda anlatmam lazım.
Hoşçakal dedeciğim.
Güle güle birtanem.
Camdan sizi seyredeceğim.
Efendim hayâli torunu gönderdik.
Ben görürüm ki,
İnsanlar gergin,
İnsanlar öfkeli, stresli.
İnsanlar yekdiğerine veryansın ediyor.
Adetâ bir kaşık suda boğacak.
Köy hayatı olmayan bilemez belki.
Yörük çadırına doğru giderseniz,
dikkat li olmanız gerekir.
Sürüyü ve çadırı bekliyen,
üç dört çoban köpeği saldırır ki on kişiye bedeldirler.
Ne yapsanız faydasız.
En akıllıca iş,
Yüksek bir sesle çadırda ki sahibini
çağırmak.
O çıkıp ta heyytt dediği anda hepsi susarlar.
İrfan ehli, umur görmüş zatlar, buyururlar ki,
Sizede birileri saldırırsa sizde,
Sahibimize,
Kâinâtın sahibi'ne,
Zâlimin hasmı,
Yüce Allah a havale edin.
Ona dilekçe sunun.
Hiç de yüksek olmayan bir sesle.
Ürperen ve yalvaran bir kalble.
Gizlice.
Göreceksiniz ki....
Bütün sesler kesilecektir.
(Not: Farkındayım yüz eskimesini bilirim. İki günde bir yazı çok olabilir.
Evde boş boş oturmaktansa bari bir işe yarayalım diye uğraş veriyoruz.
Sıkılan arkadaşlar görmezden gelsinler.
Dünkü depremi "ilâhî bir îkâz" olarak görüyorum.
Kul hakkına,
hattâ canlı haklarına, dikkat.
Doğaya çevreye özen.
LÜTFEN..)
Sağlıcakla kalın.