Sabah namazından çıktık geliyoruz.
Hacı abi dedi ki.
Hocam koskoca mahalle, camide on bir kişi.
Olsun böyle iyi dedim.
Ve ben bunun sebebini biliyorum da dedim.
Nedir sebebi dedi tabii ki.
Ucunda para yok da onun için dedim.
Eğer ucunda para olsun bu on bir kişi camide yer bulamaz.
Dışarıda kalırsınız.
Hem de öyle çok değil.
Meselâ vakit başı altı TL (6 TL) ver.
Hemen hesaba oturur yurdum insanı.
Beş vakitte ne eder?
Otuz (30) TL.
Ayda ne eder?
Dokuz yüz (900) TL.
Yılda ne tutar?
On bin sekiz yüz (10.800)TL.
Otuz sene de üç yüz küsur bin TL.
Nasıl para ama.
Yaşı 70 ise yüze kadar hesaba oturur.
Tut tutabilirsen evde dedeyi.
Dinlene dinlene giderim der ve erkenden çıkar.
Kendi gelmezse ebem evden kovar.
Cevizci Hüseyin her vakte gidiyor kalk camide yer kalmaz der yine gönderir.
Dede yıllık alacağı on bin sekiz yüz TL. ile köşe başı arsa derdine düşer.
Şeytan ne yollar gösterir ona artık.
Devlet baba uzak camiye gidenlere yüzde iki zamlı dese.
Bu sefer yol boyu bastonludan trafik tıkanır.
O yüzden böyle meccânen olması iyi.
Zaten ibadet karşılıksız yapılır.
Ücretli olursa yevmiyeye girer.
Hatta karşılığında cennet bile istenmez ibadetin.
Ee biz istiyoruz.
Biz istiyoruz ayrı.
Biz neyi istemiyoruz ki.
Biz istemeyi bilmediğimiz için istiyoruz.
Hâlbuki niyet ederken ne diyoruz?
"Niyet ettim Allah rızası için" değil mi?
İşte tek istenecek şey o.
Ötesi sorun değil artık.
"Bana seni gerek seni" diyen tam özetlemiş konuyu.
İlahî ente maksûdî ve rızâke matlûbî.
"Maksadım sensin, talebim rızandır" onun bir başka ifade biçimi.
KOSKOCA mahalle haa.
Ben bu mahalleyi yetmişlerin benzin kuyruğundan bilirim.
Sabah namazının ardından giderdim.
Kuyruğun ucu kavaklı yol boyunca uzardı.
Bu millet menfaati oldu mu gece üçte ayakta.
O yüzden böyle meccânen namazın tadına doyum olmuyor.
Rabbim bizleri istikamet üzere olanlardan eylesin.
Kendi yolunda yorulmak nasip buyursun.
Kalın sağlıcakla.