Sevgili haftalığım.
Biz önce insanız, sonra bir meslek sahibiyiz.
Ve de Müslüman’ız.
Yeryüzünde sekiz milyar insan var.
Bunların tamamının,
organ sayısı, yürüyüş biçimi, uykusu,
öfkesi, vs.vs aynı.
Ve bu sayının sadece bir buçuk milyarı Müslüman.
Neden AcAba ?
Hak Allah'ın isimlerinden biridir.
Bir insanın ve de Müslüman’ın en baş ödevi:
Hakkı ayakta tutmaktadır.
Hak ne ise o.
Çinli ile Mekkelinin hak konusunda hiç bir önceliği olamaz.
Haklı olan her daim güçlü olmak durumundadır.
Günümüzde güçlü olanın haklı sayılması iblis zihniyetinin ürünüdür.
Kendi öz aleyhimize de olsa hakkı haykırmak insan ve İslam olmanın gereğidir.
Ya Resulullah sav. Biz cürüm işledik biz'e İslam'ın emrini uygulayınız diye teslim olmuş yiğitler gördü bu dünya.
Şimdi ise içler acısı halimiz.
Kur’anı kerim helal yiyiniz,
Salih amel işleyiniz buyurur.
Yani,
Salih amelden önce helal lokma geliyor.
Galiba konu anlaşılmıştır.
Sevgili Haftalığım:
Biz Türkler,
Zenginle fakir ihtilafında, fakiri,
Ev sahibi kiracı ihtilafında, kiracıyı,
Alacaklı borçlu ihtilafında, borçluyu,
Patron işçi ihtilafında, işçiyi,
Amir memur ihtilafında, memuru, tutar destekleriz.
Ve bu böyle uzar gider.
Halbuki doğru olan,
Haklının hakkını teslim etmektir.
Yani,
Eğriye eğri, doğruya doğru demek lazım gelir.
ADAK..
Hafta içi bir TLF. geldi.
Hocam size iki ay önce bahsettiğim kurbanı bugün kesiyoruz dağıtımında yardımcı oluruz demiştiniz, öğleye buluşalım.
Ben unutmuşum, ancak sözümü hatırladım.
Buluştuk.
Yediye taksim yapıp poşetlemişler.
Çok çocuklu bir aileye tamamı da verilebilir mi.?
Verilebilir. Ancak daha fazla aile sebeplensin diye böyle uygun görülmüş.
Ben'ce de doğrusu bu.
Siyah arabada dolaşmaya başladık.
Selçuklu hastanesinin kıble tarafında, toraman mescidinin arka taraflarında eski metruk binalardaki yaşamı görünce içimiz sızladı.
Çoğunluğu Afganlı.
25 yıl önce bir yatsı vakti çocuklarının kulağına ezan okuyup ismini koyduğumuz,
zaman zaman uğradığımız aileye de uğradık elbette.
Hocam bu ara geciktiniz der gibiydi bakışları beyefendinin.
Pek sevindiler.
Onların sevincini gören arkadaşım da pek sevindi.
AMCA ATEŞİN VARMI.?
Kaldırım da yürüyorum.
Parkın bankında oturan delikanlıyı fark etmedim önce.
Yoksa selamsız geçmemeye özen gösteririm.
On yedi yaşlarında.
Bir anda sorusuyla irkildim.
"AMCA ateşin var mı.? dedi.
Bu soruyla bir kaç kez karşılaşmıştım daha önce.
Kafamda gelgitler çaktı bir anda.
Yok delikanlı şekerim var,
birazda kolesterol o kadar derdim, şayet yanımda bir çakmağım olsaydı.
Çakmağa el atar, ona doğru yürürken bunu dersem kızmazdı.
Çünkü çakmağın sevinci ben'im dalgamı bastırırdı.
Hem çakmağımız yok, hem de dalga geçmek ne derler, racona ters.
O yaşlarda iki stresi kaldırmaz bünye.
Ama kendime söz verdim.
Sırf bu gençlere yaklaşabilmek,
iki kelam edebilmek için ilk fırsatta çakmak alacağım.
Yok daha neler demeyiniz.
Atalarımız, kırbaçla at tutulmaz,
yeşil yonca gerek demişler.
Bizlerin hastaya hakaret hakkımız yoktur.
Mikropla mücadele görevimiz vardır.
Bu son iki satırı iki kez okumanızı rica ediyorum. Lütfen.
Sevgili haftalığım bu hafta bu kadarla yetinelim.
Sağlıcakla kalın.
Not: Yirmi gün önce küçük evimize kiracı olarak oturan,
beyi vefat etmiş bir bayan dedi ki:
“Hocam ben biliyorsunuz öğrenci çocuğumla kalıyorum.
Muttayken çocuk bakıyordum.
Yine öyle memur, çalışan aile çocuğu olursa bakabilirim bilginiz olsun.”
Galiba kırk beş yaşlarında, güven veren ev hanımı birisi.
Bende buradan duyurmayı uygun gördüm.
İhtiyaç olan arkadaşlara özelden TLF. verip yardımcı olabiliriz.
Teşekkürler.