İsterseniz önce aşağıdaki fotoğrafa bakınız.
Göz göze gelmeyi özlemişiz.
Sohbeti özlemişiz.
Akran akrana, bakışmayı özlemişiz.
Bir ara sordum.
Abi bizim yaş ortalamamız kaç aceba diye.
Hesab ettik, 70.4 çıktı.
Buna ben, kıvamlı sohbet yaşı diyorum.
Mirim kıvamında, sohbet.
Geçen cumartesi, gavilleştik.
Bu cumartesi buluştuk.
Hiç konuşmadan beş saat bakışsak bile olurdu inanın.
Hattâ bakışıp ağlaşsak bile olurdu.
Tevfik Hocam'ın evindeydik.
Anlatılamaz biçimde bir sohbet salonu var hocamın.
Müstakil evinin, bodrum katı.
Girişteki guzine sobayı görünce, anacağızım aklıma düştü.
Elbette gözlerim dolarak.
İçerisi bağdaş kurma biçimine göre dizayn edilmiş.
Zikir salonu resmen.
Guzine soba, bizim nesilin öz dayısı sayılır.
Bin bir marifetinin, canlı şâhidleriyiz.
Cevizden büyük, yumurtadan küçük patates milleti,
o sobanın fırın bölümünde ikamet eder.
Pul biber, yeşil soğan vesâââire aynı sokağın sâkinlerinden.
Küflü peynir ve mayalı ekmek guzine sobanın parçası sayılır.
İşte böyle bir gecenin ihtiyar heyeti olarak:
Ülke meselelerini tahta sininin üzerine yatırdık.
Hani bizde bir söz var.
Burdan ötesi anlatılmaz yaşanır diye.
Aynen öyleydi.
Tevfik Hocam'a her şey için teşekkür ederiz.
Sohbet ikinci saatini doldururken, Hüseyin abim karın bölgesini tutarak yerlerdeydi.
Yok böyle bir gece denir ya.
İşte öyle bir geceydi.
Psikologlar bizim bu beş saatlik mutluluğumuzun onda birine servet isterler.
Gönül diyorki, 63 ve üzeri bütün gönüldaşları bir köyün harman yerine topla ve dünyalarını unuttur.
Fakat benim öyle bir becerim bu dünyada mümkün değil.
Şununla bitirelim.
Çağımız stres ve bunalım çağı.
Dertlerin unutulma zemini, bu minvalde buluşma yerleridir.
Aslında şöyle 40 kişilik bir mekân imkânı olsa ve adına DERTLEŞMEHÂNE dense.
Sağlıcakla kalın.