Karıncanın ayağını, filin kulağını, gülün dalını, bülbülün ses telini yaratan, yaşatan, zarar gördüğünde onaran Allah Celle Celalühün kuluyuz.
Kulluk görevlerimizin başında her türlü hayırlı işimizin ibadet olduğu inancıyla hareket etmektir.
Yardım ettiğimiz kişiden teşekkür beklemememiz gerektiğine işaret eder ayetler:
Sevmelerine rağmen yemeklerini fakire, yetime ve esire yedirirler.
“Biz ancak Allah rızası için yediririz, sizden bir karşılık ve teşekkür istemeyiz" (derler).” (İnsan Süresi ayet 76/8-9)
Müslümanlar, Allah rızası için fakire, yetime ve esire yardımı yapar ama ondan teşekkür bile beklemez.
Çünkü fakirin, yetimin, esirin yardıma muhtaç olan bütün yaratılmışların o zor hali, Müslüman’ın gönlündeki merhamet damarlarını harekete geçirdi, yardım elini uzattı ve Müslüman’ın gönlü, evreni içine alacak kadar genişledi.
Gazze mücahitleri ile işgalci Yahudilerin esir takasında bütün dünya, Müslüman’la Yahudi’nin arasındaki binlerce farktan birini gördü.
Yahudilerin elindeki esirlerden sağ kalabilenler, ne kadar aç ve içkence çektiklerini hal ve hareketlerinden gördüler.
Müslümanların elindeki esirler ise bakımlı, neşeli, saç ve yüz bakımlarına bile imkân sağlanmış olarak kendilerini takas yerine getiren askerlere sarılarak fotoğraf bile çektirdiler.
O mahcubiyetten sonra Netanyahu, takasların basından gizli yapılmasını istedi, ona uyuldu.
Basından gizlersin de, kendini kendinden nasıl gizleyeceksin?
Pis koku, içinden geliyorsa, hangi parfüm onu kapatabilir?
Rabbimiz, önce nefsimizi/canımızı, sonra ailemizi ateşten korumamızı ister:
“Ey iman edenler, kendinizi ve ailenizi ateşten koruyun ki, onun yakıtı insanlar ve taşlardır. Onun (ateşin) üzerinde kaba ve güçlü melekler vardır. Allah'ın onlara emrettiklerine karşı gelmezler ve emredilenleri yaparlar.” (Tahrim Süresi ayet 66/6)
Konumuz yardım ya, ilk önce can kuşumuzu iyi besleyeceğiz.
Tenimizi ve canımızı bize emanet eden Rabbimiz, tenimizin gıdasını tabiattan verirken, canımızın gıdasını kendi kelamıyla gönderiyor.
Tahrif ettikleri Tevrat’la, İncil’le beslenenlerin esirlerine muamelesini Bağdat’ta ve İsrail işkencehanelerinde dünya gördü.
Şu anda, dünyanın en geniş hapishanesinde açlıkla mücadele edenlerden ölmeyenleri havadan bombalayarak öldürenlerin elindeki esirlere nasıl muamele ettiklerini de gördüler.
Biz, onlar gibi, kinimizi kusmak için yer aramıyoruz.
Biz, kâfiri bu hale getiren inkâr hastalığından kurtulmasını ve önce kendine zulmetmekten alıkoymak ve dünyanın başına bela olmaktan kurtarmak istiyoruz.
Biz, kirlenmiş beyinlerin, kokmuş ciğerlerin, insanlığa kin besleyenlerin, besledikleri kini akrep güder gibi, kin güdenlere işkenceyle rahatlayanlara, canlarını din ile dinlendirmek, huzura kavuşturmak için çıkarılmış İslam ümmetiyiz.
Biz hepimiz, ailemizden, komşularımızdan, âdemoğullarının tamamından gücümüz oranında sorumluyuz.
Ormanda ağaçların birbirinin gölgesinden, neminden, kokusundan… Birbirleriyle soğuğa, sıcağa karşı dayanışma halinde olduklarından daha gür oldukları gibi biz komşularla da dayanışmayı ibadet kabul ediyoruz.
Daha önce yazmıştım… Amerika’da dünyanın birinci sırasında yer alan tarihi halılar ticaretinin bir numarası olan Yahudi’yi, bir halıcı dostumun dükkânında gördüm.
Bilgisayarında, Akdeniz kıyısında yaptığı villasının fotoğraflarını gösteriyor ve “Bu Ali emmiyle benim bağın üzümünü yiyoruz; bu Veli emmi, onun keçi sütünü benim villanın balkonunda içiyoruz…” gibi daha çok şeyler söylüyordu.
Dükkân sahibine, sor ona, “Amerika’daki villasının karşısındaki komşusuyla da kendi balkonunda bir şey içiyor muymuş?” Kafasını yukarı kaldırdı ve ben anladım. Arkadaşım bana söylediği cevap, “Aynı anda evimize gelmişsek, uzaktan el sallamanın dışında hiçbir şey yapamıyoruz” demiş.
Söyle ona, “Villan Artvin’de, Hakkâri’de, Edirne’de, Muğla’da da olsa oralarda da Ali emmiler Veli emmilerle yine aynı sıcak komşuluk ilişkilerin olur. Neden acaba, hiç düşüm mü?” dedim.
Cevap, “Mesajı aldım” oldu.
Yorumlar
Kalan Karakter: