İncinmenin, incitmenin olmadığı, sömürgen ve semirgenlerin bulunmadığı, harbin, savaşın, darbın, vuruşmanın bilinmediği, yakmanın, yıkmanın konuşulmadığı, silah tüccarlarının çiçek ticareti yaptığı, sömürgenlerin yardım sandıklarıyla ülkeler dolaştığı, karıncanın incinen ayağını saracak doktorların sınır tanımadığı, partilerin hayırda yarıştıkları… Bir dünyayı hayal etmek, rüyada görmek bile insanı mutlu eder.
Evlerinde sevgi, sokaklarında saygı, okullarında edep ve ilim, çarşılarında yardımlaşma, harmanlarında bereket, gökyüzünde rahmet rüzgârlarının estiği bir dünyayı kim istemez ki, derken televizyonu açıyorsunuz, kendisini dünyanın devi zanneden bir ABD başkanı, Danimarka’nın deniz, buz ve toprağı olan “Grönland’ı alacağım, Kanada’yı alacağım, Gazze’yi alacağım” diyor.
Kimin yanında?
Uluslararası Ceza Mahkemesi tarafından savaş suçlusu kabul edilen ve “Nerede yakalanırsa tutuklansın” kararı verilen Netanyahu’yu ağır misafir olarak kabul edip, oturduğu koltuğu bile ona göre ayarlayan tarafından ağırlanırken söylüyor.
Biz de açlıktan veya tokluktan, kula kulluktan kokan ağızlarımızla, barıştan, kelebekten, gülden, gülistandan bahsederek hayal dünyamızda özgürce dolaşırken bile, rüyasında sofrada yemek yiyen adamın uykusundan uyandırılması gibi, televizyonlarda “ülkelerden yer beğenip” alacağım diyen Trump’la uyanıyoruz.
Dünya tarihi üzerine kafa yoran uzmanlar, Hazreti Adem’den bugüne kadar sadece 35 sene savaş olmamış. (Bak: Tarih Üzerine, Will Durant ve eşi Ariel Durant tarafından yazılan, Hüseyin Zamantılı tarafından terceme edilen 1983 yılında Hülbe Yayınları arasında çıkan kitap.)
Bu, neyi gösterir; savaşın bütün dünyada aralıksız devam ettiğini gösterir.
İnsanın şeytan ve kendi nefsiyle savaşı cennette başladı.
Yeryüzüne şeytan ve Adem aleyhisselam nefsiyle beraber indi.
Savaş tanrısı Ad, Semud, Firavun, Nemrud, Zeus, Ebucehil, Trump, Putin, Şi, Netanyahu… gibi insanlar oldukça savaş zorunludur.
İsrailoğullarından doğan erkek çocuklarını, Firavun’un öldürmesi taktiğini benimseyen Netanyahu, bir senede erkek kız demeden yirmi bine yakın Filistinli çocuk öldürerek Firavunu da geçti.
Kendisini dünya lideri kabul eden Firavuna karşı direnen ve onu Rabbin yardımıyla, Firavun’un ordusuyla beraber denizde boğulmasını sağlayan Musa aleyhisselamın adını kullanıp, Firavun gibi hayat sürdüğünden, sonunun da Firavun gibi olmasını kendisi istedi.
Yaşlılar ve çocuklar dâhil iki milyon Filistinli Müslüman’la ABD, AB, İngiltere başa çıkmadı.
Elektrik, su, ekmek, silah, ısınma, barınma, hastane, cami yerlerinin tamamını yok ettiler.
Gümrük girişlerini kapattılar, başarılı olmadılar ve İslam’dan uzaklaştırma işini sağlayamadıkları gibi HAMAS ve İslami Cihat mücahitlerinin sayısını yüz katına, bin katına çıkardılar.
“Bugün kâfirler sizin dininizi (söndürmekten) ümitlerini kesmişlerdir…” (Maide süresi ayet 5/3)
“…Eğer güçleri yeterse, sizi dininizden döndürünceye kadar sizinle savaşa devam ederler. Sizden kim dininden döner ve o, kâfir olarak ölürse onların yaptıkları dünya ve ahirette boşa gitmiştir. Onlar ateşin yaranıdırlar ve onlar orada ebedi kalıcıdırlar.” (Bakara süresi ayet 2/217)
Şunu unutmayınız ki; geceyle gündüzün mücadelesi nasıl devam ediyorsa, vücudumuzda yararlı mikroplarla zararlı mikropların mücadelesi nasıl devam ediyorsa, dünya devam ettiği müddetçe iman-küfür, mü’min kâfir kavgası da devam edecektir.
Eğer bir yerde insan varsa ve henüz İslâm’ın hâkimiyeti tam olarak yerleşmemişse orada savaş olacaktır.
Barışın yegâne sağlayıcısı İslâm’dır. Öyleyse biz de İslâm’ın hâkimiyetini dünyada tesis edelim...
Çünkü İslâm’ın hâkimiyeti sağlanırsa, devletin başına geçen kişinin şahsi ihtirasları değil, Rabbimin ahkâmı geçerli oluyor.
Eğer Rabbimin ahkâmı geçerli olmazsa, devletlerin başına gelecek olan şahısların ihtirası gündeme gelecektir.
Tabii ihtiras ve şahsi meseleler araya girdiği zaman da harpler kaçınılmaz bir hal alacaktır.