Tenimizde meydana gelen rahatsızlık, canımızı acıtır.
Can sıkıntımızın da tenimizde belirtisi görülür.
Ten ve canımız, kalp ve kalıbımız, ayrılmaz arkadaştırlar.
Cennete veya cehenneme birlikte giderler.
Tenimiz, mikrop kaparak, üşüyerek, yanarak, gıdasız kalarak, fazla gıda alarak, fiziki bir çarpma sonu hasta olunduğu gibi kişinin kuruntuları nedeniyle de hasta olur.
Eskilerin ifadesi ile “Temaruz” hasta olmadığı halde hasta olduğunu zannedenler.
Yani hastalık hastası olanlar.
Çeşmeden akan suyun kirliliğine inandığı için her el yıkamadan önce suyu iyice kaynatan, hiçbir insanla tokalaşmayan hastalık hastası insanları tanırız da,
Zenginken fakir olurum,
Malım elden gider dilenci olurum,
Efendi iken köle olurum endişesini her gün içinde yaşayanlar, Herkesi kendisine zarar vermek için çalıştığına inananlar,
Akrabalarını malına göz dikmiş akbaba zannedenler,
Kendine sevgi ve saygı gösterildiğinde onun kendine değil malına gösterildiği kanaatinde olanlar, hayatlarının hiçbir döneminde rahat olamazlar.
Bu türler, korktuklarının kucağına düşerler.
Köpekten korkan adam, köpeği görünce bir sinyal salgılarmış.
Köpek de onun korktuğunu anlar daha fazla ona saldırırmış.
Doktorlarımız daha iyi bilir ama mikroplar da, kendisinden daha çok korkan insanın üzerine saldırır zannederim. Çünkü bu tür hastalık hastalarının daha fazla hastalandığını biliyorum.
Müslüman olduğu halde kafirden korkan insanın da kalbinin hasta olduğunu haber verir Rabbimiz:
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آَمَنُوا لَا تَتَّخِذُوا الْيَهُودَ وَالنَّصَارَى أَوْلِيَاءَ بَعْضُهُمْ أَوْلِيَاءُ بَعْضٍ وَمَنْ يَتَوَلَّهُمْ مِنْكُمْ فَإِنَّهُ مِنْهُمْ إِنَّ اللَّهَ لَا يَهْدِي الْقَوْمَ الظَّالِمِينَ
“Ey iman edenler, Yahudi ve Hıristiyanları (idareci) dost edinmeyin. Onlar birbirlerinin dostudur (idarecisidir.) Sizden kim onları (idareci) dost edinirse muhakkak o, onlardandır. Allah zalim toplumlara yol göstermez.
فَتَرَى الَّذِينَ فِي قُلُوبِهِمْ مَرَضٌ يُسَارِعُونَ فِيهِمْ يَقُولُونَ نَخْشَى أَنْ تُصِيبَنَا دَائِرَةٌ فَعَسَى اللَّهُ أَنْ يَأْتِيَ بِالْفَتْحِ أَوْ أَمْرٍ مِنْ عِنْدِهِ فَيُصْبِحُوا عَلَى مَا أَسَرُّوا فِي أَنْفُسِهِمْ نَادِمِينَ
Kalplerinde hastalık bulunanların "Bize bir belâ gelmesinden korkarız" diyerek onların (Yahudi ve Hıristiyanların) arasında koşuşturduklarını görürsün. Umulur ki Allah bir fetih veya kendi katından bir emir getirir de içlerinde gizlediklerine pişman olurlar.” (Maide süresi ayet 5/51-52)
Bu ayet sanki bu gün inmiş gibi.
Her gün dünyanın çeşitli yerlerinde Müslüman öldüren, ülkemizdeki teröristleri koruyan, ellerine silah veren, İşgalci İsrailli teröristleri koruyan, “Onların üzerine gelirsen beni karşında bulursun” diyen güce karşı koymak yerine gölgesine sığınmak, cinayet ve hıyanetlerine destek vermek, stratejik ortak olduğunu ilan etmek, müttefikliğinden yararlanmaya kalkmak hastalık belirtisidir.
Hastalık, kişinin önce iç dünyasında meydana gelir, sonra etrafına yayılmaya başlar.
Bulaşıcı hastalık gibi, eğer önü alınmazsa bütün bir toplumu sarar.
“Üzüm, üzüme baka baka karardığı” gibi, yine birbirine dokuna dokuna bozulur.
Tanelerden birinde çürüme meydana gelince hemen dokunduğu taneye de geçer.
Toplumların bozulmasında insanlardan biri bozulduğunda eğer karantinaya alınmaz ve tedavisi yapılmazsa çevresindekileri de bozar.
Düşmanı hep büyüterek anlatmak, insanları ondan nefret ettirirken aynı zamanda ondan korkmasını da sağlar.
Müslümanları da kendine yakın olanlar ve olmayanlar olarak gören, “Onlardan bir şey olmaz, bunlardan bir şey çıkmaz, şunlardan hayır gelmez…. Gibi yaftalarla dostları parçalamak, kendi parçalanmışlığının ifadesi olur da farkına varamaz.
Bozgunculuk yapanlar, önce kendilerini bozarlar. Ama bozulduklarını ve bozgunculuk yaptıklarını bilemezlermiş.
Deli, deli olduğunu bilmezmiş. Deliliğini bir bilse hemen akıllanırmış ve “Ben deliymişim beee” dermiş.
Şahsiyet yetmezliği hastalığının tedavisi için Kur’anı Kerimi anlayarak okuyalım.
Kur’anı şifa olarak indirdiğini haber verir Rabbimiz.(İsra süresi ayet 17/82)
Tabiattaki hava, su, dağ, deniz, çiçekler, yiyecek, içecekler bizim sıhhatimizin devamı için yaratıldığı gibi, Kur’anı Kerim de maddi- manevi, ferdi, toplumsal hastalıklarımızın şifası olarak indirilmiştir.
Kur’an eczahanesindeki 114 sure, eczahanenin rafları gibidir.
Kur’an’daki altı bin küsür ayeti kerime, raflardaki ilaçlar gibidir.
Sıhhatimiz için her an havaya ihtiyacımız olduğu gibi, her nefes alış verişimizde Kur’an a imana ve ona göre amele/eyleme ihtiyacımız var.
Üç vakit yemeğe ihtiyacımız olduğu gibi, beş vakit namazda da Kur’an ayetlerini okumaya ihtiyacımız var.