Güler yüz, tatlı dil, bal gibi söz tüm insanların çoğunluğunda geçerlidir ama laftan anlamaz, söz dinlemez, yüzü gülmez, “Dediğim dedik, çaldığım düdük” diyen, yaralıların sızlanmasını, çocuğu öldürülen anaların feryadını, müzik zanneden, anası öldürülen çocuğun çaresizliğini seyretmekten zevk alan, sayıları az da olsa bir kaç kişi veya devlet çıkacak olursa onlara da geçerli olan muameleyi yapacaksın.
Allah bir dil vermiş ama iki tane de el vermiştir.
Dilin geçerli olmadığı yerde el geçerli olabilir.
Dilimizle elimizle derken, elimiz sevmesini de bilir, dövmesini de.
El, vermesini de bilir, almasını da bilir; biz seven ve veren olmaya çalışacağız ama iyilikten anlamayanlara da gereğini yapacağız.
Sevmesini ve verme işini tamamlamadan dövmesine sıra gelmemelidir.
Devletlerarasında son çare olarak harptir.
Dinimizi saldırgan, barbar bir din olarak tanıtmış Avrupalı; ona karşı dini savunmaya kalkan bir kısım insan da, dinimizde taarruz harbi yoktur, savunma harbi vardır, diyerek aşağılık kompleksine kapılmış.
Zalim, nerede olursa olsun, kime zulmederse etsin, Müslüman o mazlumun yanında, zalimin karşısında olmuştur.
Yedi yüz yıllık Endülüs devletini yıkan Hıristiyanlar, bir tek Müslüman ve Yahudi bırakmamaya kalkınca, yine Osmanlı devreye girmiş ve Müslümanları Kuzey Afrika’ya yerleştirirken Yahudileri de Selanik ve İstanbul’a yerleştirmiştir. Barbaros Hayrettin Paşa’nın hatıralarını okuyuverin.
Onun içindir ki 1992’de İstanbul’da Yahudilerin Hıristiyanların katliamından kurtuluşlarının anısına 500. Yıl Vakfı kurmuşlardır.
Dinim kan akıtılmasına taraftar değildir ama seni öldürmek için gelen, dünya insanını öldürmek için yürüyen ve onlara zulmeden insanların da kanını akıtırız.
Bin kuzuya kıymaya kalkan bir tane kurdu öldürür, bin kuzuyu ona yem yapmayız.
Rabbimiz, bizi uyarır:
“Şüphesiz kâfirler, mallarını Allah yolundan alıkoymak için harcarlar. Yakında yine harcayacaklar. Sonra bu onlara yürek acısı olacak, sonra da mağlup olacaklar. Kâfirler cehennemde haşrolacaklar.
Pisi temizden ayırmak, pisi üst üste koyup yığarak, hepsini cehenneme atmak içindir. İşte onlar hüsrana uğrayanların ta kendisidirler.
Kâfirlere söyle: "Eğer (kâfirlikten) vazgeçerlerse geçmişteki (yaptıkları) afvedilir. Eğer tekrar (kâfirliğe) dönerlerse öncekilerin kanunu geçmiştir. (O kâfirlerin başına gelenler bunlara da gelecektir)."
Fitne (zulüm, küfür, şirk) kalmayıncaya ve (yaşanan) dinin tamamı Allah'ın oluncaya kadar onlarla harp edin. Şayet (kâfirliğe) son verirlerse şüphesiz Allah onların yaptıklarını görür.
Eğer yüz çevirirlerse, iyi bilin ki Allah sizin mevlânızdır. O, ne güzel Mevlâ, ne güzel yardımcıdır.” (Enfal süresi ayet 36-40)
Buradaki ‘fitne’den kasıt, kâfirliktir.
“Şüphesiz kâfirler, mallarını Allah yolundan alıkoymak için harcarlar” buyuruyor.
Son on yılda, ABD’nin İsrail çetesine yaptığı silah ve para yardımı yüz milyar doları aştı.
Türkiye ve diğer halkı Müslüman ülkelerde Müslümanlıktan çıkarma faaliyetleri için harcadıkları para daha fazladır.
Rabbimiz buyurur:
“Sana haram ayından, (Recep, Zilkade, Zilhicce, Muharrem), ondaki savaşı sorarlar. De ki: “Onda savaşmak büyük (günah)dır. Allah yolundan alıkoymak, O’nu inkâr etmek, Mescid-i Haram'a engel olmak ve halkını oradan çıkarmak, Allah katında daha büyük (günah)dır. Fitne (zorla İslam dininden döndürmeye çalışmak) öldürmeden de beterdir. Eğer güçleri yeterse sizi dininizden döndürünceye kadar sizinle savaşa devam ederler. Sizden kim dininden döner ve o, kâfir olarak ölürse onların yaptıkları dünya ve ahirette boşa gitmiştir. Onlar ateşin yaranıdırlar ve onlar orada ebedi kalıcıdırlar.” (Bakara süresi ayet 2/217)
Haram aylarda Müslüman bir seriyye/akıncı, gayrimüslim birini öldürmüş bir çarpışma esnasında.
Bunun üzerine Mekke müşrikleri, tüm kabilelere, “Muhammed, haram ayları da tanımıyor” diye yayıyorlar.
Haram aylarda Efendimiz de, müşrikler de harp etmiyorlardı. Haram ayların da mukaddesliğini kaldırmıştır diye aleyhte propaganda yapıyorlardı. Bu ayet-i kerime bunun üzerine nazil olmuştur.
Haram aylarda adam öldürmek doğru değildir. Ayet-i kerime onu kabul ediyor ama “fitne adam” öldürmekten de kötüdür.
Yani, o insanları yerlerinden yurtlarından çıkarmanız, tekrar kendi dininize döndürmek için gayret etmeniz adam öldürmekten daha kötüdür.
Bu ayet-i kerimeler harbe izindir.
“Sizinle harp edenlerle Allah yolunda siz de harp ediniz, aşırı gitmeyiniz. Şüphesiz Allah. haddi aşanları sevmez.” (Bakara süresi ayet 2/190)