A.Cicibıyık
Gazetecilik mesleğimin en sıkıcı, en utanç duyduğum ama yazılması en zorunlu yazılardan birisini yazmak için bilgisayar başına geçtiğimde, saat gece yarısıydı. Uykumu bölen hadiseyi siz değerli okurla da paylaşmak istedim.
Gandhi’nin ünlü bir sözü vardır “ Siz kendi elinizle teslim etmedikçe, kimse kendinize olan saygınızı elinizden alamaz” der.
Ne kadar doğru söz değil mi?
Gazetecilik mesleğim boyunca, hep dürüst olmaya özen gösterdim kendimce.
Hiç kimseye veya hiçbir kuruma şahsi konular nedeni ile tavır almadım, şahsi konuları mesleğimle karıştırmamayı her zaman önemsedim.
Elbette insan olarak istemeyerek, farkında olmadan hata yapmışımdır, ama şuna eminim ki Uyanış Gazetesini hiçbir zaman şahsi konular nedeni ile birilerine karşı güç olarak kullanmadım.
Birçok haberi, ilgili kişisinden bilgi almadan, karşı görüşünü sormadan haber yapmadım.
Bunları neden yazıyorum derseniz, fazlaca detayına girmeden anlatayım.
Bir kere, hiçbir haberi hiçbir zaman birilerine karşı veya ortam gereği kasıtlı olarak verme düşüncesinde asla olmadım. Haberde zaman ve zemin neyi gerektirdi ise onu yapmışımdır.
Haber ortam ve kişileri beklemez, hele ki hayati ve vicdani önem taşıyorsa.
Ancak, işini yapmaktan aciz, makam sevdalısı zavallıların kendi ihmalini, yaptığım haber nedeniyle konuyu zaman ve kişilere bağlamasına da asla müsaade etmem.
Günler öncesinden konuyu kendisine şahsen iletmeme rağmen, koltuğundan kalkmadan işi personeline havale edip çözüm üretmeye kalkarak, konuyu eline yüzüne bulaştıran ve vicdanlarda kabulü mümkün olamayan sonuçla, konunun günlerce çözülmemesi karşısında yaptığımız haberi, şahsıma atfederek, ortam ve kişilerle bağdaştırılması hiçbir mantıkla izah edilemez. Bu konudaki tek hatam, sizi arayıp ta gereğini yapacağınıza inanmamdır.
Uzun süredir beni çok iyi tanıyan, birlikte hiçbir menfaat gütmeden, şahsi çıkar beklemeden, özellikle Kamusal konularda ne kadar hassas davrandığımı yakinen bilen, şahit olan birinin, bir haber sonrasında konuyu değişik mecralara kaydırarak beni mevcut ortam nedeni ile ve kişilerle bağdaştırmasını asla kabullenemem.
Haberi 10-12 gün bekletip, konu sonuçlansın ve Karaman olumsuz haberlerle gündeme gelmesin diye bekletirken iyisin, gündeme taşıyınca tu kaka…
Gündeme taşıma zamanını nasıl olur da kişilere ve görüşlere bağlayabilirsin, bırak ben işimi yapayım, siyasetçi gereğini yapsın ama sen de otur kendi işin yap, dedikodu ve iftira sana yakışmaz be kardeşim.
“İnsanı yaşat ki, Devlet yaşasın” edebinden yoksun olanlar, kendi tutarsız ve aciz durumuna aradığı kılıfa ancak gülümser ve üzülürüm. Üzüntüm, işini gücünü ve koltuk sevdası uğruna siyasi dedikodularla kendini aklayıp paklamaya çalışması, dışarıda kalmış ihtiyaç sahibi bir aileye neden duyarsız kaldığını zaten izah ediyor. Fazlası beklenemez, çünkü dedikodu yapayım, siyasilere şakşak edeyim, gerekirse iki de takla atayım ama ben koltuğumda oturayım.
Sen koltuğunda otur Sayın yetkili, o koltuğun hakkını dedikodu yaparak, aslına kendini bile inandıramayacağın cümleler kurarak verdiğini sanıyorsan oturmaya devam et. Sen benden daha iyi bilirsin kul hakkına girdiğine, yalan yanlış dedikodunla kendi elinle teslim ettiğin saygının yerini şimdi ne yazık dediğim acı bir gülümsemeye bırakıyorum ve sana da hakkımı asla helal etmiyorum.
Asıl görevini unutup, koltuk kaygısı içinde yalan yanlış dedikodularla aman koltuk elden gitmesin gayretinde gösterdiği üstün performansına şaşıp kaldığım ve her zaman kıymet verip, desteklediğim, yol arkadaşlığı yaptığım o yetkili şimdi vicdanın rahat mı?
Bu hayatta öyle seçimler yapmalısın ki kazandığın şey kaybettiğine değsin. Şimdi kaybettiğin şey, benim gönlümdeki o itibarın.
Günün sözü: “Oysa ben hiç insan kaybetmedim. Sadece zamanı geldiğinde vazgeçmesini bildim.”
Yorumlar
Kalan Karakter: