İşte yolumuz
DOĞRU YOL / SIRÂT-İ MÜSTEKÎM -6-
2- Peygamberin kılavuzluğu:
Bu yolun gerçek anlamda tek kılavuzu Rasülüllah’tır. Allah bizlere örnek olması için seçip çıkarmıştır. Buradan hemen göze çarpan, bu yolun yolculuğu kılavuz olmadan yola gitmenin caiz olmadığıdır. Bu hususta Allah şöyle buyuruyor:
ولكم فى رسول الله أسوة حسنة لمن كان يرجو الله واليوم الآخر وذكر الله كثيرا Allah’ı ve ahiret yurdunu ümit edip Allah’ı çok anan kimseye Allah rasûlünde en güzel örnekler vardır. (Ahzap21)
Demek sadece örnek, ama en güzel örnek o, iyilik ve güzelliğin yegane örneği Muhammed (sav)dir. Müminün suresi ayet 73te “Şüphesiz sen onları sırat-ı müstekîm’e /doğru yola çağırıyorsun” buyruluyorken Şura 52de de “şüphesiz sen onları doğru yola hidayet/ işaret edersin” buyruluyor. Kuranda bu anlamda bir çok ayet daha vardır, hepsi de hidayeti bu söylediğimiz anlamda yani yol gösteren anlamında kullanıyor, ama mecburi anlamda değil. Mecburi anlama getirmek Mu’tezile ve ona uyanların görüşüdür.
Rasülü Erkemin bu Doğru yolda asıl vazifesi daha belirgin hala geliyor. Çünkü O önce kendisinin yapmaya mecbur olduğu şeyleri Gerek Kurandan gerekse sünnet yoluyla alırken bir taraftan da en güzel örnekliğe ulaşmanın gayreti içerisinde idi. Dinin ve din yolunun esas sahibi Allah’tır, fakat Allah zatı ve sıfatı itibarıyla bizim ondan emir almamız mümkün iken, Onu “en güzel örnek olarak almak mümkün değildir” İnsan örnek olarak ancak bir insanı alabilir. Ancak kötü misal, misal olmaz düsturunu unutmayalım.
Peygamberimiz bu vazifesini rast gele insanların yaptığı yarışta, kur’a ve benzeri bir şey ile kazanmadı. Hatta kırk yaşına gelene kadar bu vazifeyi alacağını bilmiyordu bile. Bu süre içerisinde Allah ona bu tür bir bilgi vermemişti. Ama Allah onu zamanı gelince peygamber yapacağı için her türlü çirkin işlerden ve kötü sözleri kullanmaktan alıkoymuştu. O herkesin güvenini öyle kazanmıştı ki dul kadın, çoluk çocuk fakir ve acizler hep onun sorumluluğunda idi. Ömrünce şaka bile olsa hiç yalan söylememiş, hiç kimseye sinirlenmemiş, kimseleri aldatmamış biriydi o. onun için adına “emin güvenli’’ eklenerek Muhammedül Emin lakabını peygamberlik gelmeden çok önce almıştı. Ama dini ve imanı, KİTABI VE SÜNNETİ bilmiyordu. Zira o
günkü cahiliye toplumundan bir bilgi edinmesini Rabbi istemiyordu. Zaten onlar Allah mefhumu dışındaki dine ait bilgileri de yoktu. Uzun zamandan beri, İsmail (asv)dan sonra hiç peygamber gelmemişti, oda Filistinli olup oraya babası tarafından ansı ile birlikte bırakıldığında hiç Arapçası olmayan biriydi.
Peygamber Efendimiz dünyaya böyle bir ortamda gelmiş, böyle bir ortamın içinde onların kirli akidelerinden uzak olarak yaşamış, Allah kendine ilim vermemiş, kitap göndermemiş ama onu her günahtan korumuştu. Allah Kur’anda وكذلك أوحينا إليك روحا من أمرنا وما كنت تدرى ما الكتاب ولا الإيمان ولكن جعلناه نورا نهدى به من نشاء من عبادنا وإنك لتهدى إلى صراط مستقيم (52) صراط الله الذى له ما فى السماوات وما فى الأرض ألا إلى الله تصير الأمور (53)
İşte sana böylece işimizden/ emrimizden bir ruh indirdik. Halbuki (daha önce) sen kitap nedir, îman nedir bilmiyordun. Fakat biz onu kullarımızdan dilediğimize yol gösteren bir nur yaptık. Artık sen kesinlikle doğru yolu gösterirsin. Göklerde ve yerdekiler kendisinin olan Allahın (hiç eğrisi olmayan) doğru yolunu gösterirsin. İyice dikkat edin! İşlerin olacağı Allaha dönüştür. (Şura suresi 52, 53)
Yorumlar
Kalan Karakter: