Şerafettin GÜÇ
Karamanoğulları Tarihi Araştırmacısı Yazar
Sürgün olayını araştıran bir kişi olarak sürgün hadisesinin en kötü taraflarından biri de hiç şüphesiz sürgüne gönderilen kişinin menfasındaki yaşam şartları ve sürgün müddeti boyunca yaptığı işler hakkında yeterli bilgi veya belge sahibi olamamaktadır.
Maalesef bu yönde kayıtlar yok denecek kadar azdır. Sürgün cezası verilen kişi menfasına ulaştıktan sonra oranın kadısı barınmaları için kendilerine bir ev bulur. Gelen menfinin uygun bir yerde ikamet ettirilmesi kadıların görevleri arasındadır.
Sürgün cezasına çarptırılanlardan bazıları çoluk çocuğu ile sürülmektedir. Sürgünlerin suç islememesi ve firar etmemesi için kadılar gerekli tedbirleri alırlar. Bunun yanında kadı, sürgünün af veya başka bir yere nakliyle ilgili bir emir gelmedikçe onları asla serbest bırakmazdı. Çünkü hükümlerde kesin bir dille bu emredilmiştir.
Sürgünlerin af edilmesi ile ilgili toplu bir af belgesi yoktur. Sürgünler, gittikleri yerlerde tımar ve zeamet sistemine bağlanarak eski çevrelerinin zararlı etkilerinden koparılmış, devlet hizmetine yararlı hale getirilmeye çalışılmıştır. Ancak bazı kimselere sürgün cezasının tekrar tekrar uygulanması onların bulundukları ortamlara uyum sağlayamadığı anlamına gelse de işin aslında baksa birkaç yönünün olma ihtimali daha güçlüdür.
Bu yönlerden ilki kişinin aynı suçu mükerrer defa işlemesi, ikincisi ise menfinin ısrarla merkezden uzaklaştırılmak istenmesi olabilir. Buna Namık Kemal iyi bir örnek teşkil eder. Israrla merkezden uzaklaştırılmak istendiği için Kıbrıs başta olmak üzere birçok adaya - sürgün veya görevli adı altında - sürgün olarak gönderilmiş hatta bu adaların birinde [Sakız] vefat etmiştir. Bununla birlikte sürgün olarak değil de bir yerde ikamete memur olanların gittikleri yerlerde bazı görevler üstlendikleri, hatta hayır ve vakıf hizmetleri yaptıkları hakkında bir kısım bilgiler vardır.
Osmanlı döneminde bir sürgünün menfilikten kurtulmasının üç yolu vardır bunlar; ya affedilecek, ya sürgün yeri değiştirilecek, ya ölecek veya öldürülecektir. Bir diğer dördüncü yolda birçok sürgünün zaman zaman müracaat ettiği kaçmaktır.
Fakat sürgün kişi menfi olarak bulunduğu yerden kaçtığında eğer yakalanırsa, sürgün müddeti iki katına çıkartılmaktadır. Yani bir yıl için sürgün edildiyse bu iki yıla artmaktadır. Kendisi de bir sürgün olan Ahmet Bedevi Kuran, sürgün hadisesini yaşayan insanlardan bazılarının, menfalarından döndükten sonra da zararlı alışkanlıklarına devam ettiklerine şahit olmuştur.
Siyasi cürümlerden mahkûm olup da kalelerde, mahbeslerde ve menfalarda bulunanlar da tahliye ve azad edilerek İstanbul’a dönmüşlerdi. Bu zümrelerde de menfaat düşkünleri çoktu. Çünkü politika ve mefkûre gibi şeylerle katiyen münasebetleri olmayanlardan da hapse veya nefiye mahkûm edilmişler vardı.
Bunun içindir ki; İttihad-ı Terakki, Tesebbüs-i Sahsi ve Âdem-i Merkeziyet cemiyetlerinin merkez küşadını müteakip hüviyetleri meçhul bazı mahpus ve menfa azatlıları tarafından bir de Fedakarân-ı Millet Cemiyeti kurulmuş, bu teşekkül Hukuk-u Umumiye Gazetesi’ni nesre başlamıştı.
Şu unutulmamalıdır ki, “Herkes biraz ya Karamanlıdır, ya da Karamanoğullarındandır.”
Yorumlar
Kalan Karakter: