Geçen perşembe günüydü.
Sınıfta konu, eskiden yeniye geldi.
Eskiden denince, herkes bana bakar.
Mustafa amca ne diyecek diye.
Şimdi herşey kolaylaştı dendi.
Teknoloji çok hızlı vs.
Ve çok hızlı tüketiliyor herşey diyenler oldu.
Ben laf'a gireceğim lâkin,
yoktanmı başlasam vardanmı?
Yokları saymaya kalksam çok uzun sürecek.
Varlarda aşırı kısa olacak.
Gaz, duz, sabun.
Olmaz en iyisi yoktan başlamak.
Bizim 2/A sınıfı normalde 33 kişi.
Beş oğlan çocuğu, gerisi hanım kız.
Bazen 40 kadar oluyoruz.
Alttan üstten ders alınırmış.
Banada sende üstten ders al Mustafa amca diyen var.
Aman guzum ben, kaybolur maybolurum.
Ben aheste aheste gideyim diyorum.
Yok / var'a dönersek..
Çocuklar çikolatayı, parfümü dünya ile yaşıt sanıyor olabilirler.
Hocam müsadenizle bu konu beni doğrudan ilgilendiriyor dedim.
Hocam dahil sınıf hazır.
"Şu anda gördüğünüz mevcudun
% 95 i, benim gençliğimde yoktu.
Ben 1974 ün Temmuz'unda, Konya'nın ipekler köyüne İmâm oldum.
Elektrik yoktu, gaz lambası vardı.
14 numara lamba camı vardı.
İdare vardı idare.
Su yoktu, kuyu vardı.
Kuyunun boyu 60 metre.
Cam kenarına otururdum,
kuyuya eşşeğiyle gelen olunca güğümleri kapar kuyu başına giderdim.
Zavallı eşşek mesafeyi iyice ezberlemiş.
Dönek başına varınca dururdu.
Bir kova su hazır.
Etrafa dökmeden kabına boşaltırsın.
Bu yazlı kışlı böyle.
Yokların gerisini sayayımmı?
Bir yerde elektrik yoksa;
Buzdolabından, mikrodalga ya kadar, herşey yok demektir.
Beyaz eşya diye bir eşya yoktu.
Ev ahâlisinin özel tabağı yoktu. Herkes ortadaki tabaktan yerdi.
O kadar çok, "yok" vardıki,
Veremle sıtmanın dışında hastalık yoktu.
Ben ilk buzdolabımı 1978 de ikinci çocuğumun doğumu vesilesi ile aldım.
Yahu çocuğun ana karnında cinsiyet belirleme diye birşey yoktu.
Çocuk doğuncaya kadar ben avluda dört dönüyordum.
Çocuk bezinin mazisi 25 sene anca.
Porçöz, kirçöz, sıvı sabun, üçü birarada kahve, çubuk kraker, balık kraker, cips vs. yoktu.
Kot pantolon yoktu, takım elbise vardı.
Maydın çorap vardı. Atlet yoktu göynek vardı.
Ak don vardı.
Şampuan yoktu, Mustafa kilis sabunu vardı.
Falım sakız yoktu, kenger veya çam sakızı vardı.
Tarkan yoktu, Mustafa Geceyatmaz vardı.
Bilgisayar yoktu.
Telefon Postanede vardı.
Ev dükkan telefonuna müracaat vardı.
O'da 7 yılda çıkardı.
Ben bunları saydıkça arkadaşlarım;
Mustafa amca;
Karamanın büyük mezarlığından kaçmışta buraya sığınmış sandılar beni.
Sormadılar ama ben tahmin ettim.
Mustafa amca nasıl yaşıyordunuz diyeceklerdi herhalde.
Öyle sorsalar diyecektim ki:
Yapay zekâ olmayınca, kendi zekamızı kullanıyorduk.
Araba olmayınca, yürüyorduk.
Hâliyle obez değildik.
Hamburger olmayınca,
içi kıkırdaklı ıspanak böreği yiyorduk.
Pastahane gumpiri yoktu, külde patates yiyorduk.
Nebati yağ olmayınca, halis sâde yağ tüketiyorduk.
Aşı bilinmeyince, anamız başımızdan jiletle çittiriyordu.
Berbere gidemeyince, babamız saçımızı kırım makinası gibi Manuel makina ile kırkıyordu.
İşte böyle arkadaşlar.
Dördüncü sınıfta uygulamalı öğretmenlik dersine gidecekmişiz.
Yaşa takılmazsam o derslere gideceğim.
İçimde kalan ğretmenlik hevesimide öylelikle gidermiş olacağım.
Bugünlük bu kadar yetsin.
Kalın sağlicakla...