Bu sabah biraz hüzünlüyüm.
Bir gariplik var üzerimde.
Sebebini bilmiyorum.
Böyle haller gökyüzüyle alakalıymış.
Yeryüzü yeteri kadar sakin sanki.
Her neyse geçelim.
Aradaki askerlik gibi, Almanya gibi birer ikişer yılı saymazsak,
tam altmış yılım bu şehirde geçti.
Bazen bu şehrin tarihini yazayım diyorum.
Lâkin vaktim yok.
Şimdi birde okul girdi araya.
Dizlerim yorgun, gözlerim yorgun.
Yürüyorum, yürüyorum, bir türlü mesafe alamıyorum.
Musiki hocam nefes ayarlama dersi verdi geçen hafta.
Nefesi bulsak ayarlayacağız da.
Her neyse konuyu dönelim.
Altmış yıla aklım eriyor.
Meselâ;
İmam Hatip Lisesinde müdürümüz, Seyyid Ali Koyuncu beyi nasıl unuturum.
(Allah'ım taksiratını affeylesin mekânı cennet olsun inşallah.)
Her cumartesi öğleyin heybetlice merdiven başına gelişini.
Dinle bakıyım oğlum deyişini.
Ve sürekli ceket düğmesinin ilikli oluşunu.
NASIL UNUTURUM.
Muammer Tan HOCA'mın mavi gözlerini.
Kibar kibar gelincik içişini.
Unutamam.
Neyse okula girersek çıkamayız.
Çarşının göbeğindeki (şimdiki koyunlu parkta)odun depolarını nasıl UNUTURUM.
Eski garajdaki şelaleyi, ‘Mut'a Mut'a’ diye bağıran Dolmuşçuları,
Konya, Konya diye bağıran kısa boylu arkadaşı nasıl UNUTURUM.
Araba pazarındaki onlarca at arabasını, ortadaki kantarı.
Teeee eski sebze pazarının doğu kapısının önünde canlı tavuk satan bir kolu çolak kasketli beyi nasıl UNUTURUM.
Hemen dibindeki çitlek satan, Ermenekli amca unutulur mu?
On dokuz Mayıs ilk okulunun uzun boylu müdürü Fahrettin bey.
Gazi Mustafa Kemal ilk okulu öğretmeni Hüsnü Ün bey (hemşehrim).
Bıçakçı Süleyman amca, yastıkçı Nuri abi, demirci Ali bey.
Bulgurhanelerin teliz çuvalı.
Atatürk parkının taş duvarı.
Kırmalle’nin yoz davarı.
Ağa değirmeninin iri zavarı.
Deli Saidin gür avazı.
Unutulur mu birader.
Kavaklı yolu, her sabah 00.07 de Konya'ya kalkan Apollo otobüsü unutmadım henüz.
Camları açılırdı onların.
Merdivenle damına çıkılırdı galiba.
Kır saçlı, uzun boylu, Karaman’ının tek veterinerini hatırladım şimdi.
Attariyenin İmami Niyazi HOCA'mı on dört yaşımda görmüştüm.
Ermenek’ten 20 civarında çocuk bulup getirip, siyahser Kur'an kursuna yerleştiren Ali Yiğit hocayı unutamam.
Şimdi her biri bir yerlerde hizmet veriyorlar.
Kaç defa sabah namazı sonrasında çarşıyı dolaşırken gördüğüm, belediye başkanı Özcan Genç beyide unutamam.
Kum zemini ile hatırladığım stadyumdaki bayram kutlamaları unutulurmu.?
Binlerce kıymetli insan.
Yüzlerce değerli kurum elbette vardı.
Fakat burada zikri takdir edersiniz ki mümkün değil.
Denizden bir damla misali anmış olduk.
Elif teyzeyi, irebiş ablayı, onbaşı dayıyı, Baran komutanı, Mehmet Emin büyüğümüzü, rahmetle anarak bitirmek istiyorum.
Şimdilik iyi hafta sonları.
Esen kalın.
NOT: Fotoğraflar Kemal Arabacı Arşivinden.