Şöyle bir düşündüm de tam elli yılım bu şehirde geçti.
Biz'de şehirde dolaşmayı, hatıraları yâdetmeyi seviyoruz.
Sabah saat on gibi paltomu giyinip evden çıksam diyorum.
Ellerim cebimde çarşıya doğru yürüsem.
Ömür hesabı yapa yapa kenardan kenardan yeşil caminin önüne gelsem.
Bankta oturup eski yeşil camiyi hayal etsem gözlerimi kapatıp.
Adeta dörtlü bir ev gibiydi.
Cami olduğu minaresinden bilinirdi.
Takriben yüz metre kare kadardı.
Batısında bekteşin bulgurhanenin bulgur kokusunu içime çeksem.
On metre ileride mahalle çeşmesi vardı.
İmamı Mustafa Çetinkaya'ya Fatiha okuyup tekrar yürüsem.
Yol üstündeki belediye kantarında sığır tarttıkları aklıma gelse.
Şimdiki belediyenin olduğu yerde buzhane vardı.
Eski garaj civarında her zaman cumaları okuldan Araboğluna namaza gittiğimizi hatırlarım.
Üçerli, kasketli, sıra halinde.
Araboğlunda o zamanlar Zekeriyya hoca imamdı.
Allah'ım taksiratını affeylesin mekanı cennet olsun inşallah.
Şimdi ki mim lokantasının olduğu ada parktı.
İçinde üç beş ağaç vardı.
Taş duvarının üzerinde Taşkale halısı satılırdı.
Hemen üst tarafta Karaman'ın en eski fotoğrafçıları foto Karaman ve foto kahraman.
Cumhuriyet parkında az bir soluklanalım.
Nede olsa ihtiyarız.
O parkın çevresi taş duvarla çevriliydi.
Doğu köşesinde sinema afişleri vardı.
İki kısa boylu arkadaş kova içinde gazoz ve tahta bardakla devramber satarlardı.
Aynı boydaki babalarının nezaretinde.
Tam karşıda PTT vardı.
Yolun karşısında tabii'ki Kore eczanesi ve Karaman beyefendisi Naci bey.
Veee İsmet paşa caddesi.
İki sene önce beş saniyelik bir deprem olmuştu.
Bir arkadaş paylaşım yapmıştı:
"Deprem İsmet paşadada hissedildi" diye.
İşte o İsmet paşa da yürürken sağda foto Arif i hatırlarım.
Solda, Hükümet binası, büyük eczanenin üzeri emniyetti diye aklımda kalmış.
Yeni sinemanın önünde akşamları gazete külahında çitlek satılırdı.
Tabii sinemadan gelen "parayla Saadet olmaz" şarkısı tek gürültüydü eskiden.
Yolun sonunda Hacıbeyler camii kütüphaneydi.
Çok ödev yaptığımı hatırlıyorum orada.
Beyaz saçlı nur yüzlü Recep amca kütüphane görevlisiydi.
Allah rahmet eylesin mekanı cennet olsun inşallah.
Tren garına kadar on araba ya vardı ya yoktu.
Cebinde sinema parası olmayan gençler birinci istasyon caddesinde akşamları şarkı söylerlermiş:
"Kör olası çöpçüler aşkımı süpürmüşler" diye.
Bunu biz'im kamyoncu kır yılanı Ahmet abi anlatırdı.
Allah rahmet eylesin.
Eski buğday pazarından Semerciler sokağından geri dönelim.
Tabii'ki Aktekke de öğleyi edâ ettikten sonra.
Bir kantarda buğday pazarında vardı bilirsiniz.
Semerciler, demirciler, Bıçakçılar yastıkçılar hepsi tam bir cümbüştü.
Ayakkabıcılar sokağınada girelim.
Konur ustaya selam verelim.
İş bankası ayakkabıcılar sokağındaydı bir zamanlar.
O bankanın beyaz saçlı bir veznesi vardı.
Pırıl pırıl, şık giyimli bir beyefendiydi.
Çocukluk işte ben o banka onun sanırdım.
Yayla bakkaliyesinin önünden taze kahve kokusu alarak geçelim.
Nasıl olsa o babacan şahıs kokuya ücret almıyor.
Tam köşede ihtiyarlar kahvesinde bir demli çay iyi giderdi.
Fakat ihtiyarlar kahvesi sizlere ömür.
İsterseniz ağır ağır eve dönelim.
Gün ikindi vakti yaklaştı.
Şurdan Yunus Emre ortaokulu,
güneş okulu, ağa camisi, yüzbaşı camisi, paşa camisi derken kışlanın ordayız.
Kışla deyince aklıma geldi.
Kışla kahvehanesinde Cemal Kamacının, Fransız Roger zami'yi yenip Avrupa boks şampiyonu olduğu maçı izlemiştim yetmişlerde.
Muhasebe ne oldu derseniz.
İçimde korku yok değil.
Bir'de Allah'ımın rahmetinden fazlasıyla umutvarım.
Rabbim cümlemizi korktuğundan emin, umduğuna nâil eylesin.
Tefekkür ile tezekkür birleşirse has ibadet olurmuş.
Rabbim biz'i biz'e bırakmasın.
Gayret biz'den, Tevfik Rabbimden.
Kalın sağlıcakla.