Adı: Mehmed.
Soyadı: Uysal
Kurtuluş savaşı gazisiydi kendileri.
Afyon'dan başladık süpürmeye diyerek başlardı anlatmaya.
Dedemin abisi.
Zafer sonrası köyümüzün fahrî imamlığını da yapmaya başlamış.
Çocuktum ardında çok namaz kılmıştık.
Hileye aklı ermez biriydi.
Yok demeyi bilmezdi.
Hoca emmi derdi köylüler.
Hattâ kısaca,
Hocemmi derdik.
Besmele yi onda öğrendik.
Köy odasında okuturdu biz'i.
Kışın elimizde bir-iki odunla giderdik odaya.
Boş vakitlerinde harp anılarını anlatırdı.
Karşısında oturmuş büyük küçük köy halkına usanmadan anlatırdı yaşadıklarını.
O sırada belindeki KEMER'ini gösterir, bunu bir Yunan askerinin belinden aldım der,
hafiften gülerdi.
Onun o ihtiyar haliyle anlattığı,
"Yunan mezâliminin fecâatini" dinlemeye yürek dayanmazdı.
Biz çocuktuk KEMER'ini ne zaman gösterecek diye beklerdik karşısında.
Yanık yanık bir ezan okurdu ki,
işte ezanımızı hâlâ okuyoruz der gibiydi okuyuşu.
Son onbeş yılını tekke mahallesinde yaşadı.
Meydan camii'nin sabah ezanını sürekli o okurdu.
Mekânın cennet olsun hoca emmi.
Şimdilerde etrafıma bakıyorum da:
"Bastığın yerleri toprak diyerek geçme tanı.
Düşün altında binlerce kefensiz yatanı".
Diye yirmi dört saat haykırmak geçiyor içimden,
şehir meydanında.
Sağlıcakla kalın.