Vakti zamanında günlerden bir gün.
Bizim ova köylerinden birinde;
bir kamu binası,(Hastahane) yapımı için yardım toplamaya çıkılır.
İkiye üç ebadında,
Çift kanatlı, bordo kapılı bir avluya girerler.
Yardım talebinde bulunurlar.
Hane sahibi zat, imkanı elverdiği oranda bir yardım eder..
Fakat umulan değildir miktar.
Hatta yarısı da değildir.
Kenarda umur görmüş bir zat:
Muhterem efendi,
"YA BU KAPIYI KÜÇÜLT;
YA BU YARDIMI BÜYÜLT" der.
Hane sahibi mesajı almıştır.
Doğru dersin komşum deyip;
kapıya hiç dokunmayalım.
O yine büyükçe dursun, şu yardımı kapıya uyduralım der ve tatlıya bağlarlar.
Kız İmam Hatip Lisesi yapımı için gitmiştik diye hatırlıyorum.
Müftülük ‘ten çağırdılar.
Cuma namazı için köylere gidiyorsunuz dendi.
Ova köylerinden birine bıraktılar beni.
Cumadayız.
Dilimiz döndüğünce anlattık.
Niye orda olduğumuzu da arz ettik.
Namaz sonrası, çokta köy kıyafetli sayılmayan iyi giyimli bir ihtiyar beyefendi; hocam biz'e gidiyoruz dedi İmam arkadaşımıza.
Biçerdöverin rahat girebileceği,
bir kapıya geldik.
Avluda, biçerdöver, traktör, koyunlar vs. var.
İki katlı binanın üst katındayız.
Bu kerpiç evler serince olur yazları.
İşte o serin evlerden bir ev.
- Hocam bizim oğlanlar Alman'a hizmet eder, bizde burda el adamı kullanırız dedi hane sahibi.
- Maalesef hayat biraz böyle.
Her şey istenildiği gibi olmuyor çoğu kez diyerek güya teselli babından
Bir şeyler söyledim.
Camiden toplanan kadar da bu bey yardımda bulundu.
Yani kapıya fazlasıyla uygun.
Sofraya buyur edildik.
Köylülerden bir kaç kişide var.
Sofrada yalnızca kuş sütü yoktu.
Benim ilk ve son gördüğüm sofra.
Haydi, buyurun, dendi hane sahibi tarafından.
Kendisi bir sandalyede.
Önünde küçük, elliye elli bir masa.
Bir tepsi içinde:
Bir haşlanmış yumurta.
Bir patates.
On kadar zeytin.
Küçük bir dilim peynir.
Bir bardak su.
Belli ki pehrizli.
-Siz Buyurun Allah aşkına hecalet etmeyin, dedi yine.
Annem Rahmetli çok söylerdi.
"İKİ İYİLİK BİR ARADA OLMAZMIŞ" oğlum diye.
Emrine kurban olduğum Rabbim.
Sapa sağlam midesi olana nimetini kıt veriyor.
Her şeyi tam olanın midesi hasta.
Hikmetinden elbette sual
OLUNMAZ.
Kahvelerimizi içerken; hane sahibi zat:
- Dünya'da bir tane muradım kaldı,
ehil birini bulup yerime hacca göndereceğim İnşallah dediğinde:
Elimdeki fincanı az daha düşürüyordum.
Öyle zor geldi ki;
"Ben gidebilirim" demek.
Belki oda sen gider misini bu yolla söyledi.
- Her şey için çok çok teşekkür ederiz.
Rabbim birinize bin versin.
- Güle güle gidin duadan unutmayın.
Dedik karşılıklı birbirimize.
ÇIKARKEN:
Bu adam bu kapıya,
Bu kapıda bu adama, çok ama çok
YAKIŞMIŞ.
Demiştim içimden.
Sağlıcakla kalın.