Emekli olduğum yıl dâvet almıştım, Hollanda'dan.
Bir Ramazanlık.
Milli görüşçü, arkadaşlar çağırmıştı.
Kızlarımı, torunlarımı da göreyim diye kabul edip gitmiştim.
Groningen bölgesinde kaldım bir ay.
Bir gün beni arabayla gezdiriyorlar.
Düpedüz bir yol.
Altı yedi yüz metre de bir, çok büyük bir yuvarlak, ortasında bir ağaç ekili.
İkiye düşüp yavaşlamazsanız, mümkün değil geçemezsiniz.
Bu nedir dedim.
Hocam burası on km’lik uzun ve düz bir yol.
Bizim Türkler burayı yarış pisti gibi kullanmaya başladı.
Adamlar çareyi bunda buldular.
Donup kalmıştım.
Bir gün yakınlardaki huzur evini merak ettim oraya gittim.
Tek tük ihtiyarlar var.
İnsan az, imkân çok. Görünen o.
Çok çeşitli aktiviteler var.
Salon camından bakınca tam karşıda mezarlık görünüyor.
Hemen bitişiğinde kilise var.
O yaştakiler için iyi bir üçgen oluşturulmuş denebilir.
Mezarlıklarını görenin ölesi gelir.
Dernek başkanımız Karamanlı.
Arife günündeyiz.
O yıllarda yaygındı.
Hilâl görüldü, görülmedi kavgası.
Öğle namazı öncesi başkan bey yanıma geldi dedi ki:
Hocam cemaatin yarısı bugün bayram diye iftar etmiş.
Diğer yarısı oruçlu.
Bir şeyler söyleyin ki fitne olmasın.
Namazı kıldık, dedim ki.
Aziz cemaat bir dakika.
Biliyorum ki bugün bazı arkadaşlar,
Doğruluğuna inandıkları haber almışlar bayram etmişler.
Allah kabul etsin.
Bayramlarını tebrik ediyorum.
İnanıyorum RABBİM onlardan razıdır.
Bazı arkadaşlar ise haberin sıhhatinde şüphe etmişler ki bende öyleyim.
Allah'ım onlardan da razıdır.
Onların da orucunu RABBİM kabul buyursun.
Ancak RABBİM'iz iki sınıfı sevmez.
Bayram edip, oruçlulara buğzedenleri sevmez.
Oruçlu olup bayram edenler için, kem söz söyleyenleri sevmez.
Pınar başına kazık çakanla,
O kazığı söken adamların hikâyesini, anlattım.
Bayram günü günah işlemek isteyen,
Oruçlu oruçlu gıybet etmek isteyen,
Yekdiğerinin aleyhinde konuşabilir.
Susun ve "rızâ'i bâri"ye ulaşın.
Yarın sabah bayram namazımız var haberimiz olsun.
Teşekkür ederim.
Başkan bey gülümsüyor.
Amsterdam'a dönüyorum.
İki Yozgatlı genç getiriyor beni.
Üniversite de okuyorlarmış.
Konuşuyoruz.
- Gençler Allah yardımcınız olsun.
Okul sonrası ülkemize hizmet bekleriz.
Ülkenizi unutmayın.
Yozgat, tüm Türkiye sizi bağrına basar.
Vatan toprağını özlemişsinizdir.
Gençler bir kahkaha attılar ki.
-Hayırdır niye güldünüz?
- Bak hocam biz üniversiteliyiz ya.
- Evet.
- Burada bütün kamu araçları bedava.
Pek çok yerden yüzde elli indirim alırız.
Kendimize ait ev verdiler.
Aylık burslarımız var.
Daha birçok konuda indirimliyiz.
“BİZE ÖĞRENCİ İKEN BU İMKÂNI SUNAN DEVLET'İN MEZUN OLDUKTAN SONRA NELER VERECEĞİNİ DÜŞÜNEBİLİYORMUSUNUZ?”
Biz Yozgat'ta yaşayamayız hocam.
Tamam, vatandır severiz.
Ancak biz buralıyız hocam.
Şu araba benim kendimin hocam.
Bir kez daha dondum kaldım.
- Haklısınız gençler,
Ne kadar var Amsterdam'a?
Deyip konuyu değiştirdim.
Hollanda yı sevdim.
Türkiye ye dönüşünü daha çok sevdim.
Belli ki çok fazla tertip düzen bize göre değil.
Ben biraz toz yutmam lazım.
Ankara'ya indik.
Havaalanında Havaş otobüsünden inerken bir yurdum insanı ayağıma bir bastı ki canım yandı.
Aha Türkiye'deyiz demişim.
Sakarlık orda başladı.
Az sonra bende birinin ayağına...
Tevbe Tevbe....
Hoşçakalın, sağlıcakla kalın.