Genç, herhalde 15/25 yaş arasıdır.
En azından ben öyle sanıyorum.
Gerçi biz, zaman zaman on yaşında ki çocuğa:
Kocaman adam oldun diyoruz ama.
Hattâ (çok affedersiniz) eşşek kadar diyede şeddelediğimiz olur genellikle.
Her neyse.
Biz'de gencin terbiyelisi:
Belediye otobüsünde ihtiyara yerini veren.
Kulağında küpe, kolunda dövme olmayan.
Yanında karşı cinsten biriyle yürümeyen.
Arasıra camiye gelen vs. olarak bilinir.
En azından bizim camiada böyle.
İki ay önce Adana yolculuğum da koltuk arkadaşım bir gençti.
Benden sonra geldi, tedirgindi.
Anladığım ben'i ihtiyar bulmasıydı onu tedirgin eden.
Önce ben merhaba ettim.
İyi yolculuklar diledim.
Karşılıklı sohbete başladık.
Öğrencimiyiz dedim.
Karaman'da askermiş terhis olmuş.
Mersin'e memleketi ne gidiyormuş.
Aramızda tam elli yaş var.
Çok da sayılmaz aslında.
Yeterki kafamızın içindeki düşünce farkı çok olmasın.
Ben'im kendisine yakınlık göstermemden memnun olduğunu hissettim.
Tıraşı futbolcu tipi.
Kulaklıkla TLF.dan müzik dinliyor.
Arasıra iyi tezkereler dileyenlerle konuşuyor.
O boşluk ta benimle sohbet ediyor.
Bildiğiniz arkadaş olduk.
Ben'im örneklerim hoşuna gitti.
Hayat dolu, kıpır kıpır biri.
Bilmedikleri var bir hayli.
Asker mektubunu bilmiyor meselâ.
Asker sigarası yokmuş artık.
Karavanayı duymuş.
Kapuska yemediğini söyledi.
Fazla hîle'de bildiğini sanmıyorum.
Ve topu topu altı aymış askerliği.
Ne bilsin garibim, esas askerlik yeni başlıyor.
Hemde terhisi yok.
Her neyse,
Mersin otogarında:
Uğurladım bol şanslar dileyerek.
Hızlı gitti annesine doğru.
Yolda arabaya aldığım gençler oluyor.(Çoğunlukla öğrenci)
Nasıl memnun oluyorlar.
Teşekkür üzerine teşekkür ediyorlar.
Belkide benim gibilerden hiç beklemedikleri için.
Kendi akranlarımdanda tavsiye alıyorum:
Hocam her önüne geleni alma diye.
Ben'de şaka yollu:
Yalnızca insanları alıyorum diyorum.
Beklememek deyince aklıma geldi.
Onbeş gün önceydi.
Hatun, büyük kızım,arabada giderken:
Genç bir bayan, küçük kızı, bir bavul telaşlı bir şekilde gidiyorlar.
Hava hafif çiseliyor.
Modern giyimli denilen türden.
Hemen durdum.
Evinize bırakalım, hava yağacak dedim.
Önce teşekkür etti.
Sonra Allah razı olsun, hemen yakında evimiz dedi.
Birkez daha Allah razı olsundan sonra yürüdüm.
Dedim ki bizimkilere:
Bu giyimli birinden "Allah razı olsun" demesini beklemeyiz nedense.
Kızımın cevabı çok manidardı.
O'da biz'den "evinize bırakalım" diyeceğimizi beklememiştir.
Çok doğru söylüyorsun yavrum dedim.
Acı ama gerçek.
Biz nasıl bu kadar uzaklaştırıldık birbirimizden.
Demem o ki :
Yıllarca bir sağırlar diyaloğu içinde kıvranmış durmuşuz.
Halbuki beklentileri:
Yalnızca ve yalnızca;
Yakın ilgi.
Dışlandığını sanmamak.
Hakaret edilmemesi.
Birazda mahalle baskısından uzak yaşamak.
"Z" kuşağı deniyor bu gençlere.
Sizi bilmem ama ben çok ümitvarım bu arkadaşlardan.
İtirazı olan varsa, biriyle kibarca ilgi kurup konuşsun.
Ama gitarına falan söz etmek yok.
Adı üstünde delikanlı.
Kanı akıllanınca seni beni geçer merak etme sen.
Duvar yazısına bakınız:
"Üşüyorsan canımı yakabilirsin".
Tayfun.
Altına yazayım istedim.
Acele etme Tayfunum onlar seni ne zaman yakacaklarını bilirler.
Bir şey daha söyleyeyim.
Bu gençler bize rağmen çok iyiler.
Veya ben'im gibilerine RAĞMEN diyeyim.
Uzattım galiba.
Bu ülkenin çocuklarına güvenelim.
Ekmeğimizi paylaşalım.
Birbirimizi anlayalım demek istiyorum.
Sağlıcakla kalın.