Geceleyin kar yağmış.
Şükürler olsun.
Ama az yağmış.
Ona da şükürler olsun.
Çok yağsın mı istiyorduk.
Herhalde yâni.
Ne kadar çok meselâ.
Beş metremi?
O kadar da değil mi?
Kur'an-ı Kerim'de ayet var.
Allah murad ettiğini yapandır.
Yağmur yağmıyor.
Elden bir şey gelmiyor.
Çok hem de çok çok yağıyor.
Yine elden bir şey gelmiyor.
Soğuk oluyor.
Veya aşırı sıcak oluyor.
Yine elden bir şey gelmiyor.
Yeni nesil buna, yapacak bir şey yok diyor.
Yahu biz çok dayansak bir gün uykusuz durabiliyoruz.
Ondan sonra dembeste gibi oluyoruz.
Ve elimizden bir şey gelmiyor.
Ayakta uyuyoruz.
Yâni aslında biz acizliğimizin çokta farkında değiliz.
Kar yağışına geri dönersek.
Biz isterken de nasıl isteyeceğimizi bilmiyoruz gibi.
Her şey çok çok olsun gibi istiyoruz.
Hâlbuki Peygamber efendimiz; kifayet miktarı istermiş.
Hayırlı olanı istermiş.
Anlaşılan o ki:
TERAZİ düzelmeli.
Ölçerken tartarken hile olmamalı.
Yetim hakkı gözetilmeli.
Vakıf Hakk'ına riayet edilmeli.
Kul hakkı korunmalı.
Haset olmamalı.
Adam kayırmacılık silinmeli.
Fakir, muhtaç gözetilmeli.
Rüşvet ve torpilin kökü kazınmalı.
İftira, yalan, adam aldatma bitmeli.
Ağzı dili yok hayvanlara, zulüm bitmeli.
Çevre doğa, hor kullanılmamalı.
Ehlinin malumudur, tecrid-i sarih'in ikinci cildinin son tarafında bu saydıklarıma dikkat çekilir.
Yani?
Yanisi şu.
Üzerine rahmet inecek bir toplum olunmalı.
Tarihimiz bunun nadide örnekleri ile dolu aslında.
Gören gözün hakkı var.
Komşu komşunun külüne muhtaç.
Göçmen kuşları koruma vakfı.
Gibi gibi.
Rabbim bizi bize bırakmasın isteriz.
Bizler ne yapsak boş.
Elimizden bir şey gelmiyor.
Geleni de biz istismar ediyoruz.
Unutmayalım.
İslâm doğruluk dinidir.
İstikamet üzere olma dinidir.
Emin olmaya mecbur olma dinidir.
Mümin zaten emin olunan demektir.
Sözden ziyade, icraat dinidir.
Önce biz düzelirsek, rahmetimiz sağanak sağanak inecektir.
Kırk sene önce indiği gibi.
Kalın sağlıcakla.