Efendim bendeniz hasbel kader,
iki yıl Almanya da bulundum. (2002/2004)
İmam Hatiplik yaptım.(Emekliliğimden sonra çağrı üzerine gitmiştim.)
Bir sabah görev yaptığım caminin önünde ki yolda bir iş makinası,
iki çalışan yolu kazıyorlar.
Hayırdır deyip yanlarına vardım .
Kazı, inşaat seyretmek
(hele kepçe varsa )bizim milli sporumuz ya.
İşte bende asil bir TR. vatandaşı olarak o seyir görevime başladım.
Bizde aynı işi normalde 7 kişi yapar.
En garibanı çukura iner,
onun başında elinde kazma kürek olan 3 kişi dikilir,
çukurdakine iş tarifi yaparlar,
üç metre uzakta eli sigaralı biri onları çalıştırmak için bulunur.
Az ilerde duvar üstünde bir radyoda Mahmut Tuncer helva yapsana söyler.
Her yarım saatte gelen iki kişilik kontrol ekibi ile etti yedi.
Şimdi ben o iki kişilik almanı seyrederken aklıma geldi.
Bunlar çalışıyorlar,
birşeyler ikram edeyim dedim.
Neticede çalışma bizim evin önünde oluyor.
Kantinden, birer fanta türü içecek, birer kek getirdim.
Normalde bizde bir kenara oturulur,
yenilir içilir,sonra işe devam edilir.
Bu garipler bir yudum içip kenara koyup çalışıyorlar.
Her içtiklerinde bana teşekkür mahiyetinde birşeyler söylüyorlar.
Meğer orada çalışırken birşeyler yiyip içmek yasakmış.
Alman aklı işte.
Halbuki bizde düğen beygirinin ağzı bağlanmaz diye atasözümuz var.
Her neyse ben bu arada onlara söyleniyorum:
Kaderinize küsün,
Karamanda olsaydık, çay, peynir sıkması, ohooo.
Bu arada ikide bir,
metre ile kazılan yeri ölçüyorlar. Neticede boruyu buldular.
Kestiler, biçtiler, kapattılar .
Kesilen borunun içinden akan su bir çaydanlığı doldurmaz.
Tabiki ben şaşkınım.
Asfalttan su akmamış, boru patlamamış vs.vs.
Öğleyin cemaate sordum.
Hocam onlar borunun kaç cm. aşağıda olduğunu bilirler.
Üç yüz metre ilerden borunun içini vanadan boşaltırlar,
o yüzden düzenli olur bu iş burada dediler.
Şimdi Almanya yı kapattık.
Bundan onbeş yıl kadar önce(2005/2006 yılları)
İ.H.Konyalı mahallesindeki evimin kapısı saat on gibi çalındı.
Çıktım.
Bir belediye görevlisi arkadaş, hocam sana zahmet yardımcı olurmusunuz dedi.
Hayırdır dedim.
Siz buranın ilk sakinlerindenmişsiniz, şurada kazım yapıyoruz.
Su borusunu bulamadık, belki siz bilirsiniz, diye rahatsız ettik.
Estağfurullah.
(Resmi görevli borunun yerini mahalle sakinine soruyor.
Dikkatinizi çekerim.)
Yirmi metre uzaktaki kazım yerindeyiz.
Ben tahminlerimi söylüyorum.
İçimdende bir taraftan,
bunlar beni sakallı filan görünce keşfi kerameti açık biri sanıp,
eliyle koymuş gibi bulacak sanmazlar inşallah diyorum.
Biz borunun yerini tahmin yoluyla bulmaya çalışırken,
bir arkadaş çukurun içinde elindeki kazmanın sivri ucu ile tık tık tık vurarak boru arıyor.
Henüz beş dakika geçmeden,
bir yağmur bir yağmur.
Ama bu sefer yerden yağıyor.
Eli kazmalı arkadaş :
İhı burdaymış dediğinde sırılsıklam şu içindeydik.
Yalnız ayağımız suya ermedi.
Tepeden tırnağa....
Oh bee yol üstünde yıkanmakda fena değilmiş mi demeliyim bilemedim.
O andan itibaren belediyenin suları kesme ekibi vs.vs.vesaaaire.
Biliyorsunuz.
Dünyanın yarısının bindiği arabaları yapan Almanlar,
daha bir tane,
HELVA YAPSANA türküsü söyleyen bir adam çıkaramadılar iyimi.
Efendim uzun oldu biliyorum.
Ama su borusu nasıl bulunuru anlattığımı düşünüyorum.
Sağlıcakla kalın.
Susuz kalmayın .