Evet bir zamanlar,
Muallim vardı.
Yâni öğretmen.
Türküsü bile vardı.
Penceresi cam cama muallim.
Selâm saldım amcama muallim. diye.
Ben ilk kravatı o muallim de görmüştüm köyde.
Hattâ beyaz gömleğide.
Muallim bazen bizi köy dışına götürürdü sırayla.
Giderken marş söyletirdi.
Tuna nehri akmam diyor.
Kenarımı yıkmam diyor.
Şanı büyük Osman paşa.
Pilevneden çıkmam diyor.
Düşman Tunayı atladı.
Karakolları yokladı.
Osman Paşa'nın kolunda.
Beşbin top birden patladı.
Köyün dağlarını inletiyorduk.
Üç köyün çocuk'ları bizim köyde okuyorduk.
Yürümeli eğitim.
Değirmenbaşı, buyuntu köyleri.
Bizim köye beşer km.
Bir koşu gelir giderlerdi.
Mayalıya deri peyniri sıkması öğle yemekleri.
Bizimki de öyle.
Deri peyniri ve pekmez.
Peynir sıkmasının üstüne köy çeşmesinin oluğundan avucunu dayayarak buz gibi suyu içmenin zevkini köy çocukları bilir.
İlkokul üçü ondokuz Mayıs ta okudum.
Birgün dişçi geldi okula.
Beş dişimi çekmişlerdi hemen oracıkta sınıfta.
Şekeri çok yemişsin demişlerdi.
Ben çok muallim olmak istemiştim.
Takdir böyleymiş.
Bir zamanlar,
Kanaat bakkaliyesi vardı.
Camında,
"kızarmış ekmek üstüne sana yağı süren anne
ve saçı tokalı kız öğrenci resmi olan bir reklam yapıştırılı"
kanaat bakkaliyesi.
Gripin, aspirin, panalgine hapları satan kanaat bakkaliyesi.
İki gözlü terazisi olan.
Yarım, bir, iki ve beş kg.lar siyah demirden.
Gramlar sarı ( princ) demirden.
Ve meşhur veresiye defteri.
İçinde,
çimen, sana yağı, kareli defter, tuz, somun ekmek yazılı defter.
Ödeme yapıldığında,
Sayfaya boydan boya bir çarpı atılan defter.
İyi bilirim.
İki yıl bakkallığım var.
Bir zamanlar,
Nasip kundura vardı.
Kısmet hırdavat vardı.
Nimet lokantası vardı.
Dostlar kıraathanesi vardı.
Büyük küçük vardı.
Hatır gönül vardı.
Sözümüz sağlığa vardı.
Harmanda ödeme vardı.
Pancar zamanı vardı.
Allah bize bizde sana inşallah vardı.
Allah yokluğunu göstermesin vardı.
Tabağını sünnetle evlâdım vardı.
Üstüne güneş doğdurmamak vardı.
Şafakla kalkmak vardı.
Yolcu yolunda gerek vardı.
Tanrı müsafiri vardı.
Müsafir rızkıyla gelir vardı.
Su testisi su yolunda kırılır vardı.
Ele karşı vardı.
Gören gözün hakkı vardı.
Su küçüğün, söz büyüğün vardı.
Hocada hatim inmek vardı.
Eti senin kemiği bizim vardı.
Edebinle otur yoksa vardı.
Elin işi kanla yoğrulmuş, yiyebilene aşkolsun vardı.
Elin yumruğunu yemeyen vardı.
Aşta delinin işte delinin vardı.
Gitgel Konya onsekiz saat vardı.
Helali hoş olsun vardı.
At, avrat, yiğidin bahtına vardı.
Büyüğe yer vermek vardı.
Emrin başım gözüm üstüne vardı.
Kısmet'te ne varsa kaşığa o gelir vardı.
İnce eleyip sık dokumak vardı.
Canın sağolsun vardı.
Ayıp ediyorsun lafımı olur vardı.
Aza kanaat etmeyen, çoğu bulamaz vardı.
Hâsılı kelam vardı.
HAYAT vardı dersem belki katılmayan arkadaşlar olabilir.
İnanın onlarada büyük saygı duyarım.
ANCAK,
Günümüzün yaşam tarzını,
Günümüzün doyumsuzluğunu,
Günümüzün koşturmacasını,
gördükçe.
Bilemiyorum.
Sağlıcakla kalın.