Bu dünyada en birinci görevimiz, Allah’a kul olmaktır.
Allah’a kul olanlar, kulların kurallarına uyarak, kula kul olmazlar.
İslam’ın tarif ettiği şekilde Allah’a teslim olan her Müslüman, Allah’ın kuludur.
Dünyada yaşayan her insanın bütün organlarını, parasız, senetsiz, çeksiz, kefilsiz veren, Allah Celle Celalüh’tür.
O Allah, bizi yaratıp başıboş bırakıvermemiştir.
“Allah bana bir şey vermedi” diye sızlanan adam, organ mafyasına git ve bir tek göz iste bakalım. Aynısı olmazmış zaten. En yakınını bulurlarmış o sahtekârlar.
Bir damla kanın aynısı yok, yakın olanlardan alıp verebiliyorsun.
Tepeden tırnağa kendisini satın alabilecek zengin yeryüzünde yok.
İşte bütün bunları karşılıksız verip yalnız kendine kul olmamızı isteyen Rabbimizin kuluyuz biz.
Allah’a kul olmamız da, Allah’a hiçbir katkıda bulunmaz.
Bizim, öldükten sonra güzel bir hayata yani cennete gitmemizin yolunun bu kulluk yolu olduğunu o bize Adem, İbrahim, Musa, İsa Muhammed (salatü selam onların üzerine olsun) ve bütün peygamberler aracılığıyla bize haber veriyor.
“İnsan, kendisinin başıboş bırakılacağını mı sanır?” (Kıyamet Süresi, Ayet 75/36)
“İnsanlar, denenmeden (yalnız), “iman ettik” deyivermekle bırakılıverileceklerini mi sanıyorlar?” diyor Rabbimiz. (Ankebut Süresi, Ayet 29/2)
Bu dünyada yaşayanların hepsi, aynı hızla, ecellerine doğru, yaratanına doğru gidiyorlar.
Rabbimiz, bütün insanlığın tamamına:
“Biz, sana kitabı, hak ile kendinden önceki kitabı tasdik etmek ve onu korumak üzere indirdik.
Onlar arasında Allah'ın indirdiği ile hükmet ve haktan yüz çevirerek onların hevalarına (kanun) uyma.
Sizden herkese bir şeriat ve yol verdik. Eğer Allah dileseydi, elbette sizi bir tek ümmet yapardı.
Ancak size verdikleriyle imtihan etmek için (şeriat ve yol) verdi. Öyle ise hayırlarda koşuşun.
Hepinizin dönüşü Allah'adır. O size çekiştiğiniz şeylerin doğrusunu haber verecektir” buyurur. (Maide Süresi, Ayet 5/48)
Bu dünyada yalnız Rabbimizin hükmüne boyun eğelim. Emrettiklerini yapalım, yasakladıklarından uzak duralım ve bu yolculuğumuzda hayırlarda yarışınız diye yol da gösteriyor.
Türkçede “Yarış” kelimesinin Arapça karşılığını da kullanırız; bir yarışa müsabaka da deriz ki bu kelime Vakıa Süresinin on birinci ayetinden alınmıştır.
“(İman, amel ve her hayırlı işte) öne geçenler öncülerdirler.
İşte bunlar (Allah'a) yaklaştırılanlar.
Naim cennetlerindedirler.” (Vakıa Süresi, Ayet 56/10-12)
Ten ve canımızı yaratan Allah; tenimiz topraktan yaratıldığından gıdasını toprak, güneş, su, hava… gibi maddi olanlardan verdiği gibi, canımız/ruhumuz Rabbimiz tarafında verildiğinden gıdası da yine Rabbimiz tarafından peygamberlere verilen sayfalar, Tevrat, Zebur, İncil ve Kur’an’la gönderilmiştir.
Diğer sayfalar ve üç kitap, zamanla kralların ve papazlarla hahamların iş birliğiyle tahrif edilmiş, insanlığa yol gösterme özelliğini kaybetmiş.
Kur’an-i Kerim’i de tahrif için çok çalışmalar olmuş ve olmaya devam ediyor ama bir tek harf, kelime, ayet… yerinden değiştirilememiş.
Allah korumuş ama Allah bu dini kullarıyla koruyor.
Yeryüzünde kafirliğin hakim olduğu Miladi 571 yılında Kâbe’yi yıkmak için gelen Hıristiyan ordusunun karşısına dikilecek insan olmadığından Rabbimiz, ebabil kuşlarıyla korumuş Kâbe’yi.
Günümüzde Kudüs’ü korumak için Allah’ın has kulları olduğundan koruma görevi o halis Müslümanlara lütfedilmiştir.
İsa Aleyhisselam’ın havarileri, “Nahnü Ensaru’llah/Biz Allah’ın (dininin) yardımcılarıyız” dediklerini Kur’an haber verir.
“Ey iman edenler, Allah'ın yardımcıları olunuz. Meryem oğlu İsa'nın, "Allah (yolunda) benim yardımcılarım kimdir?" dediğinde havarilerin, "Bizler Allah'ın yardımcılarıyız" dedikleri gibi. Bunun üzerine Beni İsrail'den bir kısmı iman etmişti, bir kısmı inkâr etmişti. Biz de düşmanlarına karşı iman edenleri destekledik, böylece üstün geldiler.” (Saff Süresi, Ayet 61/14)
Yürekten, İslam’ın tarif ettiği şekilde iman eden her Müslüman, Allah’ın dininin yardımcılarıdırlar.
Rabbimiz:
“…İyilik ve takvada yardımlaşınız, günah ve düşmanlıkta yardımlaşmayınız. Allah’tan sakının, Allah'ın cezası şiddetlidir.” (Maide Süresi, Ayet 5/2)
Fert, dernek, vakıf, merkez, devlet… halinde organize olarak, kafirlik yaparak cehennem yoluna düşenlerin,
İsyan çamuruna çakılanların,
Günah bataklığına saplananların,
Hayvanlık derekesinin altına inenlerin önce gönüllerinden tutarak kurtulanları için Rabbimizin Hablüllah’i’l Metin/Sağlam halat” dediği Kur’an’ı uzatacağız.
Mazlumların hamisi olacağız
Burnu havalıların, burnunu secdeye getirerek semaya yücelmesine aracılık yapacağız.
Aklına tapanların, aklını yaratanı ona tanıtacağız.
Gönül gözü kapalı olanların, Kur’an nuru ile basiretlerini parlatacağız.
Mümtehıne Süresi’nde kitap yüklü eşeğe benzetilen ilim hamalı olanların, o ilim ile bu dünyada neler yapıldığını, Allah Rasülünün ve onun arkadaşları/ashabının örnek hayatlarını anlatıvereceğiz.
Yalnızlara yoldaş olacağız
Nerde bir mazlum iniltisi geliyorsa, Hızır gibi yetişeceğiz.
Aklını şüphe bulutları sarmış olanlara, Allah’ın estirdiği rüzgârların pis kokulu havayı temizlediği gibi, şüphe sislerini ayet ve hadis delilleriyle dağıtıvereceğiz.
İşte kulluk görevlerimizden birkaçı; görevimizi, gücümüz oranında yerine getirelim.
Rabbimiz, yardımcımız olsun. Amin.