Ev, eş, çocuk, araba, makam, rütbe, çevre gibi insanın en çok istediği şeylerin hepsine ulaştıktan sonra, onlara alışkanlık yapıp, olmazsa olmaz, mantığının kişinin aklını kuşattığı konfora alışmış batılı ve doğulu yetkililer, Çin seddini, Kızıl meydanı, Beyaz sarayı korumak için rahatlarını bozmazlar ve Üçüncü Dünya Savaşını başlatmazlar.
Savaşsız da olmaz.
Semirmek için sömürmekten başka yol bilmeyen kapitalistler ile komünistler, Üçüncü Dünya Savaşını başlatalı çok oldu.
1990 yılında komünizmin yıkıldığını Rus devlet başkanı ilan ettikten sonra, Nisan 1995 yılında NATO Genel Sekreteri W. Cleas, “Komünizm yıkılmıştır, bundan sonra düşman İslam’dır” demişti.
1995 yılından bu güne kadar NATO ve Amerikan askerlerinin öldürdüğü ve öldürttüğü Müslüman sayısı, Avrupa’da bir kaç devletin nüfusundan fazladır ve hala öldürmeye devam ediyorlar.
Arakan’da, tavuk bile kesemeyen Budistleri harekete geçirdiler ve tavuk kesemeyen bu adamlar, on binlerce Müslümanı öldürdüler, yüz binlercesini evinden yurdundan ettiler.
Bosna’da on binlercesi şehit edilirken yüz binlercesi muhacir oldu.
Bütün bunlar, Amerika ve Avrupa’dan gönderilen batılı askerlerin himayesinde oldu.
Kendileri savaşa girmiyorlar, baldırı çıplak Sırp sarhoşları tahrik ediyorlar, Müslümanın elindeki silahı barış adına alıyorlar ve arkasından Sırp sarhoşlara silahları verip saldırtıyorlar.
Azerbaycan’a saldıran ve Karabağ’da katliam yapan Ermenistan, kimin tahrikiyle Müslüman öldürdü?
Afganistan’a önce Rus Hristiyanları girdi, öldürebildiği kadar Müslüman şehit etti; Rusya çekildiği günün ertesi günü Amerikan ordusu girdi ve birkaç sene de onlar Müslüman öldürttü.
Irak savaşını unutmadık.
Batılı ve doğulu savaş baronları, konforlarının bozulmaması için bizim bildiğimiz şeklide Üçüncü Dünya Savaşı olmayacak anarşist ruhlu eğitimden geçen insanlardan meydana gelen teröristler eliyle bütün dünyadaki Müslümanlar üzerine saldırıları sürecektir.
Ukrayna’da yalnız Ukraynalılar savaşmıyor.
Amerika ve Avrupa’nın besleyip büyüttüğü Özel Kuvvetler adı altında savaşan kiralık katiller sürüsüdür.
Amerika’nın Jandarma karakolu gibi görev yapan işgalci İsrail, Amerika’nın kiralık katili gibi olduğunu, Akdeniz’de bekleyen ABD savaş gemileri ile savaş uçakları onaylıyor.
Öldürüse kardır, ölürse de kardır mantığıyla kışkırtıp, destek veriyor.
Amerika’daki altı milyon dolayında kendisini Reformist Yahudi kabul edip, Tevrat’ın bir tek emir ve yasağına uymayan, ömründe bir defa olsun Kudüs’e gelmeyen ve orada ağlamayan Yahudilerle konforu eşit olan ABD yöneticileri, Cumartesi günleri, domuz eti yiyip eğlenmelerine devam ediyorlar, ama iki tarafın da ölmesi için savaşı destekliyorlar.
Kuzey Irak ve Suriye’nin kuzeyindeki teröristlere, on beş bin tır silah ve dolar gönderen Amerika olduğunu devletin yetkilileri söylemişti.
Irak ve Suriye’de ölen de Müslüman, öldüren de Müslüman.
Almanya, İngiltere, Hollanda, İspanya, Portekiz gibi devletlerde suç işleyip Amerika’ya sığınıp önce mafya kuran, sonra mafyayı devlete dönüştürenlerin bu şimdiki nesli, sömürmeye devam ediyor ama konforunun bozulmaması için savaşlarını kiralık katiller sürüsüyle sağlıyor.
Kendileri barış gönüllüleri, ekonomik katkılar, kültür aktarımları, nezaket ziyaretleri,
Soru, Başarılı olurlar mı?
Cevap, Ataları gâvurlukta bunlardan daha samimi ve cesurdular.
Haçlı ordusunun önünde yalın kılıç yürüyen Aslan yürekli Rişar (Rıchard 1157-1199) başarılı olamamış da domuz kursaklı bunlar mı başarılı olacaklar.
Sonra harp açtıkları din, imamın kafasından çıkan bir din değil.
Öyle olsaydı bizleri kandırmak, korkutmak kolay olurdu.
Din, Allah’ın dini. Dil bize ait.
Dinde hata olmaz.
Dilde hata olur.
Bizim dilimizde, anlatımımızda ve yazımızda hata olur.
Ama bu dini ayakta tutan Kur’an-i Kerim, Sahih Sünnet ve bu günlere taşıyan, başta Allah celle celalühtür. Sonra onun lütfettiği Ulema-i Amilin, Suleha-i Salihin, Ümera-i Adilin, ve Mücahidiindir.
İslam’ın nurunun, karanlık yüreklere sızmasını engellemeye kimsenin gücünün yetmeyeceğine göre endişeye gerek yok.
Dünyanın bütün kâfirleri bir araya gelseler, askeri güçlerini, ekonomik güçlerini, teknolojilerini, bütün bombalarını toplasalar güneşin bir saniye geç doğmasını sağlayamazlar.
Allah’ın nurunu ise, hiç engelleyemezler.
Rabbimiz buyurur:
“Ağızlarıyla Allah'ın nurunu söndürmek isterler. Kâfirler hoşlanmasalar da, Allah nurunu tamamlamaktan başka bir şey istemiyor.
O, hidayet ve hak din ile bütün dinlere üstün gelmesi için Rasülü'nü gönderendir. Müşrikler hoşlanmasalar da.” (Tevbe süresi ayet 9/32-33, Saff süresi ayet 61/8)
Moğol sürülerinin önünde eriyip kaybolan Selçuklunun küllerinden, aşiretten devlete giden bir Osmanlı Devleti doğuvermiş.
Ziya paşa bu ayeti şiir diliyle şöyle terceme etmiş:
“Takdir-i Hüdâ kuvve-i bâzû ile dönmez.
Bir şem’a ki Mevlâ yaka, üflemekle sönmez”
Yani, bilek kuvvetiyle, silahlarla, atom bombasıyla Allah’ın takdir ettiği şey değişmez.
Çünkü bu İslam nurunu parlatan bizim Mevla’mızdır.
O’nun yaktığı bu İslam nurunu da kimse söndüremez.