Dertler, dertliler, başı beladan kurtulmayanlar, mıknatıs gibi derdi kendine çekenler, felekten şikâyet edenler, gam yükü kervanlarının hanı olanlar, “Başım beladan kurtulmuyor” diyenler, bir gün elinize kalem ve kâğıt alın ve akşama kadar olmasını istemediğiniz dert ve belaları yazınız.
Yaşınıza göre farkında oluğunuz veya olmadığınız ama hoşlandığınız, sevdiğiniz, beğendiğiniz iyi şeyleri yazınız demeyeceğim, çünkü yazmaya ömrünüz yetmez.
Dişiniz ne zaman sızladı, sizi inim inim inletti; hatırlayın.
O yıla kadar kaç sene, kaç gün, kaç saat o dişlerle yiyecek maddelerini dişlediniz ve keyif aldınız.
Bir dert için bin feryat ettiğiniz gibi, bin iyi haliniz için ne yaptınız?
Otuz iki dişiniz ilk ağrısını duyuncaya kadar geçen zaman içinde sebze ve meyveleri dişlemeye başlamadan o güne kadar ağrı vermeyenin adıyla yani Bismillahirrahmanirrahim diyerek mi başladınız.
Yemek bittikten sonra otuz iki dişi diziveren, ağrı sızı vermeyen, O Allah’a hamd için “el-Hamdü lillah” dediniz mi?
Ayrıca diş sızınıza sebebin yine kendiniz olduğunuzu hiç düşündünüz mü?
Mesela beş vakit namaz için abdest alırken, dişlerinizi fırçalamak sünnettir diye dişleri temiz tuttunuz mu?
Diş doktoruna gittiğinizde size ilk uyarısı “Dişlerinizi fırçalamayı ihmal etmeyiniz” derken Sevgili Peygamberimiz’in bir sünnetini size hatırlatıveriyor.
Rabbimiz bizi uyarıyor:
“Sana gelen her iyilik Allah’tandır. Sana gelen her kötülük de sendendir. Biz seni insanlara Rasül olarak gönderdik. Şahit olarak Allah yeter.” (Nisa Süresi, ayet 4/79)
İbrahim aleyhisselam, Nemrut’un kanunlarını Allah’ın ayetlerine tercih edenlere konuşurken:
“Onlar (Kendini ilah yerine koyanlar) benim düşmanımdır. Ancak âlemlerin Rabbi (dostumdur).
Beni yaratan ve yol gösteren O’dur.
Beni yediren ve içiren O’dur.
Hastalandığım zaman şifa veren O’dur.
Beni öldürecek olan, sonra diriltecek olan O’dur.
Kıyamet gününde hatamı afvetmesini ümit ettiğim O’dur.
Rabbim, bana hüküm (yönetme, ilim ve hikmet) ver ve beni salihler arasına kat.” (Şuara Süresi, ayet 26/77-83)
Dikkat ettiniz değil mi?
İbrahim aleyhisselam: “Hastalandığım zaman şifa veren O’dur” derken, şifayı Allah’a, hastalanmayı kendisine havale ediyor.
Soğuğu da, sıcağı da yaratan Allah celle celalühtür.
Kışın sıfırın altındaki soğukta atletle dolaşanın gribe yakalanacağı kanununu koyan Allah’tır.
Sen, sana verilen akılla sağlığını korumakla sorumlusun.
Ten ve can, sana sağlam teslim edilmiştir.
Emanete hıyanet etmeyeceksin.
Tedavisini yapmak da sevaptır.
Ama bileceksin ki, sana verilen iyilikleri sen saymaya kalksan sayamazsın.
Rabbimiz buyurur:
“Yaratan, yaratmayan gibi midir? Siz düşünmüyor musunuz?
Allah'ın nimetlerini saysanız, sayamazsınız. Şüphesiz Allah Ğafur'dur, Rahîm'dir.” (Nahl Süresi, ayet 16/17-18)
Ad, Semud, Firavun, Nemrut ve çağdaş firavunların hepsi yaratılanlardırlar.
Onları yaratan ve öldüren Allah’ın, iki dünyamızı güzelleştiren ayetleri var iken, kendisini Rab kabul edip kendisinin kanunlarını dayatanlara kul olmak yerine, bize sayısız nimetler veren Allah’a kulluk etmemiz emrediliyor.
Aklımızı başımıza alalım.