Her insan bu dünya galerisinde, eşi bulunmayan nadide bir varlıktır.
Bu değerli insanı insanlıktan çıkarıp hayvanlık derekesinin altına düşürecek en büyük, suç, günah ise Allahın yarattıklarından bazılarının fikir, söz, kriterlerini Allah’ın kıstasına, hükmüne üstün kabul eden şirk hastalığıdır.
Onun için Rabbimiz, biz adha ruhlar âleminde iken, kendisini bize tanıtmış ve Rab olarak Allahı tanıyacağımız konusunda bizden söz almıştır. (Bak Kur’an, A’raf süresi ayet 7/172)
“İnsan adedince Allah’a giden yol vardır. Ancak bütün yollar Rasülüllah’dan geçmelidir” demişler.
Yani her insanın kendine özgü bir dünyası vardır. Ancak bu dünya, Kur’an’ın çizdiği alan içinde kurulursa kişi mutlu olur.
Rabbimiz:
وَلِكُلٍّ وِجْهَةٌ هُوَ مُوَلِّيهَا فَاسْتَبِقُوا الْخَيْرَاتِ أَيْنَ مَا تَكُونُوا يَأْتِ بِكُمُ اللَّهُ جَمِيعًا إِنَّ اللَّهَ عَلَى كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ
“Herkesin kendisine yüz çevirdiği bir yönü vardır. O halde hayırlarda yarışınız. Her nerede olursanız Allah sizi bir araya getirir. Şüphesiz Allah her şeye gücü yetendir.” demişler. (Bakara süresi ayet 2/148)
Ve yine Rabbimiz buyurur.
قُلْ كُلٌّ يَعْمَلُ عَلَى شَاكِلَتِهِ فَرَبُّكُمْ أَعْلَمُ بِمَنْ هُوَ أَهْدَى سَبِيلًا
84 De ki: "Herkes kendi yaratılışına/kendisini kalıba sokanına göre hareket eder. O halde Rabbiniz, kimin doğru yolda olduğunu daha iyi bilir." (İsra süresi ayet 17/83)
İslâm'i terbiye kişilerin yaratılışta getirdikleri kabiliyetlerini değiştirmez.
Ömer’in (R.A.) fıtratında olan şecaat, İslam’dan önce âlemlere rahmet Hazreti Muhammed aleyhisselamı öldürmeye iten zulüm aleti iken, İslâm’dan sonra adalete hizmet etmiştir.
Şecaat değişmez. Kullanıldığı alan değişir.
Bu gün trilyonlarca dolar veya ruble genetik, sibernetik, psikolojik, sosyolojik araştırmalara harcanmakta, kesin sonuçlar alınamamakta.
Irak sosyolojisi, Afganistan psikolojisi ve Filistin halkı üzerine yapılan bütün araştırmalar, doktora tezleri, askeri ateşe raporları batının bütün bilgi ve bulgularını alt üst etti.
Geri kalmış ülkelerin uzaktan kontrollü “Robot devlet” yöneticileri bile, hiç ummadıkları bir zamanda ipleri koparmaya kalkıveriyor.
Onun içindir ki Kur’an-ı Kerimde Allah (c.c.)’dan sonra en çok bahis edilen insandır.
En iyi insan mütehassısı da Peygamber Efendimizdir.
O, Ebu Zer ile Abdurrahman İbnül Avf, Ömer ile Bilali, Halid b. Velid ile Ümmü mektumu, Amr b. As ile Ebu süfyanı iyi keşfetmiş ve en iyi şekilde değerlendirmiştir.
Mihenk taşı kullanmadan altını ve kaç ayar olduğunu bilen bir sarrafa “Nasıl biliyorsun?” dediğimde, “Nasıl bildiğimi bilemem tarif edemem” diye cevap vermişti.
Yirmi sene altının yanında kalınca o bilgi ona geçmiştir.
“Demir tavında dövülür” sözü doğrudur.
Ama demirin tavını nazari olarak öğretmek kolay değildir.
Demircinin yanında yıllarca kalacak, işin “püf” noktasını öğrenecek.
On beş sene annesinin yanında kalan kız, çorbaya ne kadar tuz atılacağını el kararıyla öğrenir.
Tencere büyüdükçe elindeki tuz da büyür ama gramını bilmez.
“Meslek sırrı” denen şey, sahipleri tarafından gizlendiği için sır denmemiştir.
Öğretilmesi kelimeyle, formülle mümkün olmadığı, ancak yanında yaşamak, haliyle hallenmekle, meşkle mümkün olduğu için “Meslek sırrı” olmuştur.
İslam’da ilimle amel iç içedir. Amelsiz ilimden Allah’a sığınmıştır Peygamberimiz (s.a.v.)
Zeyd bin Erkam’ın haberine göre sevgili peygamberimiz şöyle dua edermiş:
اللَّهُمَّ إِنِّى أَعُوذُ بِكَ مِنْ عِلْمٍ لاَ يَنْفَعُ وَمِنْ قَلْبٍ لاَ يَخْشَعُ وَمِنْ نَفْسٍ لاَ تَشْبَعُ وَمِنْ دَعْوَةٍ لاَ يُسْتَجَابُ لَهَا
“…Allah’ım, faydasız ilimden, ürpermeyen kalpten, doymayan nefisten, kabul olmayan duadan sana sığınırım” (Müslim, Sahih, K. Zikr ve dua, bab 18)
Her şeyin ilmi ehlinden öğrenildiği gibi, onun tatbiki de yine ehlinden öğrenilir.
Doğuştan gelen kabiliyetler doktorun neşteri gibidirler.
Onunla insan da öldürülür. İnsan da ameliyat edilir.
İnsanların fıtri özelliklerini yok etmek yok, terbiye etmek var.
Allah (c.c.) buyurur:
وَلَا تَتَمَنَّوْا مَا فَضَّلَ اللَّهُ بِهِ بَعْضَكُمْ عَلَى بَعْضٍ لِلرِّجَالِ نَصِيبٌ مِمَّا اكْتَسَبُوا وَلِلنِّسَاءِ نَصِيبٌ مِمَّا اكْتَسَبْنَ وَاسْأَلُوا اللَّهَ مِنْ فَضْلِهِ إِنَّ اللَّهَ كَانَ بِكُلِّ شَيْءٍ عَلِيمًا
“Allah'ın, sizi kendisiyle birbirinize üstün kıldığı şeyleri istemeyiniz. Erkeklere kazandıklarından pay vardır. Kadınlara da kazandıklarından pay vardır. Allah’tan fazlını(Lûtfunu) isteyin. Muhakkak Allah her şeyi bilendir.” (Nisa süresi ayet 4/32)
Yani her insanın kendine has üstün tarafı vardır.
Hiçbir kimse diğerindeki üstünlüğü istemesin.
Televizyonda gördüğümüz Nobel ödüllü İngiliz bilim adamının eli, ayağı, başı, gözü, dili her tarafı felç olmuş ancak beyni iyi çalışıyor ve yeni keşiflerde bulunmuş.
“Muhammed Ali gibi boksör olsaydım, Yaşar Doğu gibi güreşçi olsaydım, Mehmet Akif gibi şair olsaydım….” diye temennide bulunmanın faydası yok.
Allah sana da öyle bir özellik vermiş ki; sekiz milyar insandan onunla farklısın sen.
Ancak Allah Rasülü:
عَنْ أَبِي هُرَيْرَةَ بِحَدِيثٍ يَرْفَعُهُ
قَالَ النَّاسُ مَعَادِنُ كَمَعَادِنِ الْفِضَّةِ وَالذَّهَبِ خِيَارُهُمْ فِي الْجَاهِلِيَّةِ خِيَارُهُمْ فِي الْإِسْلَامِ إِذَا فَقُهُوا
“İnsanlar, (gümüş ve altın madenleri gibi) madenlerdir. Cahiliyye döneminde (Kafirken) seçkin olanlar, Müslüman olunca eğer derinlemesine öğrenirlerse İslam döneminde de seçkin olurlar. Buyurur. (Buhari, Sahih, K. Ehadisü Enbiya, bab 18, Kavlillahi ittehazellahü İbrahim Halila, Müslim, Sahih, K. Birr ve sıle, Ebu Davud Sünen, K. Edep bab 16 )
İnsanların keşfedilmesi, gün yüzüne çıkarılması ve işlenmesi gerekmektedir.
Bu günkü öğretim kurumları, yüz derecelik akla sahip biriyle, bir derecelik aklı olanı, aynı sınıfa koyup, elli buçuk kalitede insan üretmeyi hedeflemiştir.
Bu eğitimden ne ilim adamı, ne kahraman, ne de Alperen çıkar.
Köylerde ve büyük şehirlerin bulvarlarında milyonlarca insan keşfedilmeden, işlenmeden mayasındaki gizli madeni çıkaramadan bu dünyadan çekilip gitmekte ve israf edilmekte.
İnsanlar için yaratılan madenleri, suları bulup çıkaran maden mühendislerine su mühendislerine değer verilir, onları yetiştirecek fakülteler açılır da insanların iç dünyalarındaki kabiliyetleri keşfedecek insan mühendisliğine öncem verilmez.
Her şeyin aslı piyasadan çekilince sahtesi ortaya çıktığı gibi insan mühendislerinin de sahteleri ortaya çıkmıştır.
Öğretmenler, sizler insan mühendisi olarak yaratılmışların en değerlisisiniz; keşfetmekle görevlisiniz; gücünüz yettiğince öğrencilerin her birinin madenlerine göre parlatınız ki hem bu dünyalarını aydınlatsınlar, hem kabirleri cennet bahçelerinden bir bahçe olsun.
Yorumlar
Kalan Karakter: