Çocukluğumuzda Yemen’de, Balkanlar’da ve Çanakkale’de savaşan insanlar vardı.
Öğretmenler, onlardan savaşları dinleyip yazma görevi verirlerdi öğrencilerine.
Köy odalarında sohbet ederlerken, “Ben Yemen’de iken” veya “Çanakkale’de iken” diye başlayan konuşmalar yaparlardı.
Halen babanız, “Ben askerde iken” diye başladığı sohbetini dinlediniz.
1960’lı, yetmişli yıllarda gazete köşelerine kurulup, “Ben Paris’te iken” diye başlayan makaleler vardı.
Hatta Ümit Yaşar Oğuzcan, bu konuyla ilgili “Avrupa Görmüş Adam” adında bir kitap yazmış kendisiyle bile dalga geçmişti.
“Ben Paris’te iken” diye sohbeti başlatıp devam edene, dinleyicilerden biri sormuş, “O meşhur ceviz ağacının altında kahve içtiniz mi?” demiş.
“Ooo Fransız yazar filanla her gün ikindi üzeri kahve içmediğimiz gün olmazdı” demiş.
Hâlbuki önünde ceviz ağacı olan ünlü bir kahvehane yokmuş Paris’te.
O günler geçti.
Çünkü Notre Dame Katedrali’nin karşısına Anadolu insanı işyeri açtı, camisini yaptı, Şanzelize (Champs-Elysees) Caddesi’ne lokantasını açtı.
Onlar, halkın ulaşamayacağı yerlerden ve yine söyleyemeyeceği sözlerden bahsederlerdi.
Komünistlik, sosyalistlik, ateistlik… ve bütün ...istliklerin pisliği ortaya çıkınca, yaptıklarını bilinçli, inadına yapanlar inadına cehenneme gitmek için çalışırlarken, yalnızlığı seçtiler ve yaşlılığın da verdiği isteksizliğin kuşatması altında kendilerini yalnızlığa mahkûm ettiler.
Bir kısmı, Hakk’ın huzurunda ve halkın yanında olmayı seçtiler.
Çünkü o günlerde beraber olduğu insanlarla dünyalık alışveriş yaptıklarıyla araları açılmışken farkına vardılar ki Hakk’a doğru mesafe kısalmış.
Zamanla kendilerini yönlendirenlerin birçoğu dönüşü olmayan yere gitmişler.
Yaşayanlardan bazıları Hakk’a yakın olmaya çalışıyorlar ve halkla beraber camilerde buluşuyorlar.
Kimseye çıkar sağlayamaz olunca, eski çıkar dostları gelmez olmuşlar.
Alkolüyle baş başa yaşarken ciğerden gürültüler gelmeye başlamış;
Doktoru içkiyi yasaklamış.
Şimdi bu adamlar …istliklerin hiçbirinden tatmin olamadılar.
Toplum içerisine çıkamıyorlar.
Kimse dert dinlemiyor bunlardan. Bunlar bir yalnızlığın içine girdiler ve kendilerinin toplanıp konuşabileceği İstanbul’da birkaç yerde “entel bar” diye, barlar, kulüpler kurdular. Oralarda toplanıyorlar. Bir araya geliyorlar, eski günlerini yâd ediyorlar. “Aaahhh neydi o be, Paris günleri falan” eski günlerdeki hatıralar gibi.
Böyle adamlara da sahip olmamız gerekiyor.
Hani yaşlanınca hafıza kaybı yaşayan, evinin yolunu bilemeyen adamlara yardım ettiğimiz gibi bunlara da yardım elimizi uzatalım.
Hani bunlar boş adam değiller, sıradan adam değiller. Yani bir şey arayan adamlar bunlar.
Sıradan adam değiller yani. Değerli tarafları burası, sıradan adamlar değiller bunlar.
Battalgazi sıradan olmadığından o, atını da sıradan atlardan seçmez.
Bunlar sütçü beygiri gibi “Dur” deyince duracak, “Deh” deyince gidecek değiller.
Bunlara doğru yolu göstermek için onlara uğrayın ama hiçbir zaman hafife alarak yaklaşmayın.
Yol göstermek için geldiğinizi hissettirmeyin ve yaşantınızla önden gidin gösterin veya arkadan gidin uyarın.
Allah’ın yarattığı her şeyde bir veya binlerce hikmet vardır.
Şu anda dünyada yaşayan her insan, Allah’ın (C.C.) kulu, Hazreti Adem (A.S.) peygamberin çocuğu, Hazreti Muhammed’in (S.A.V.) ümmetidir.
Kâfirliği seçenlerin de Müslüman olması için, ateşe düşen veya kendini atan adamın kimliğini sormadan çıkarmaya çalışan itfaiye eri gibi olalım ki, kendimizi de kurtarmış olalım.
İtfaiye eri, onu kurtarmak için geldiğinde önce onu nasıl kurtaracağı konusunda ona bir seminer vermez, işini yapar.
Peygamber Efendimiz (S.A.V.) de Mekke’de insanlara şöyle bir bakıyor ve en deli doluları Ömer ile Ebu Cehil.
Bu ikisinden hiç değilse birisinin Müslüman olması için dua ediyor.
Hatta Ömer, Medine sokaklarında peygamber arıyor kılıcıyla doğramak için ama Ömer olarak girip Hazreti Ömer (Allah ondan razı olsun) olarak çıkıyor.
İşte sıradan biri olmayan o Hazreti Ömer, Pers İmparatorluğu’nda yaşayan kâfirlerin yüreklerini, Kisra’ya, krala, başkana değil kalbini Yaratan’a bağlanmanın yollarını gösteriyor.
Rabbim Hz. Ömer’in Müslüman olmasını bağışlıyor. Yani İslâm’ı ona veriyor. Ve onun vasıtasıyla birçok şey yapıyor.
Kudüs onunla fethedilmiştir.
Öyleyse bu toplum içerisinde, kapitalistliği, komünistliği, Batıcılığı deneyen, şimdi hepsinden elini eteğini çekip yalnızlık hapishanesinde ölümünü bekleyenlerin de, imdadına yetişelim ki biz, kendimizi kurtarma görevimizi de yerine getirmiş olalım.
Yorumlar
Kalan Karakter: