Halkı Müslüman ülkelerde doğup büyüyen herkes Müslüman veya kafir olsa da dilinde hep “İnşaallah” yani “Allah dilerse olur” anlamına gelen dilek cümlesi vardır.
Kur’an-i Kerimden olan bu ayet, önce kalbimize geçmiş, sonra dilimize zikir olmuştur.
Bu ayetin anlamı halkımızın dilinde yer etmiş, halkımıza mal olmuş, her konuşmasında yapacağını vaat ettiği bir işin yapılması için, “İnşallah yapacağım, inşallah geleceğim, inşallah söyleyeceğim” şeklindedir.
Geçmişte âlimlerimiz, Ayetlerin hayata yerleşmesi için çok gayret göstermişler.
Kur’an ve Sünneti, hayatımıza ilmek ilmek nakşetmişler.
Örf ve adetlerimizin güzel olanlarının hemen hemen tamamı Kur’an’dan veya Hadisten hayata geçenlerdir.
Hatta sözlerimizin, şiirlerimizin birçoğu ayet ve hadislerden alınmıştır.
Allah celle celalüh:
وَلَا تَقُولَنَّ لِشَيْءٍ إِنِّي فَاعِلٌ ذَلِكَ غَدًا
“Hiçbir şey için "Bunu yarın muhakkak yapacağım" deme.
إِلَّا أَنْ يَشَاءَ اللَّهُ وَاذْكُرْ رَبَّكَ إِذَا نَسِيتَ وَقُلْ عَسَى أَنْ يَهْدِيَنِ رَبِّي لِأَقْرَبَ مِنْ هَذَا رَشَدًا
Ancak Allah dilerse (yaparım de).
Unuttuğun zaman Rabbini an ve de ki: "Umulur ki Rabbim, beni doğruya bundan daha yakın bir yoldan ulaştırır.” Buyurur. (Kehf süresi ayet 18/23-24)
Ayetlerin nüzul sebebi olarak Peygamber Efendimize, Ashabı Kehf hakkında soru sorarlar.
Hz. Peygamber de yarın size bilgi veririm der.
Bunun üzerine 15 gün Vahiy gelmez ve on beş gün sonra Kehf süresi nazil olur ve sûrenin içinde hem sorulanların cevabı var, hem de Peygamber Efendimize; İnşallah demeden, yarın şu işi yaparım demediği için uyarı vardır.
Burada Efendimizin şahsında biz de uyarılıyoruz.
Çiftçi, tarlanın tavını, tavında sürmesini, yabani otlardan korunmasını, tohumun en iyisini, ekme zamanını, sulamasını, gübresini, yani üzerine düşen görevi yerine getirdikten sonra gerisini Allah’a havale ederken “İnşaalah bu sene iyi mahsul alırız” der.
Tarlayı, görmeyen, toprağı saksıda gören, çiftçi nedir bilmeyen, ekmek elden su gölden geçinen kafirin biri “Bunları yaptıktan sonra Allaha ne ihtiyaç var” diyebilir.
Ama bu sözü Hıristiyan, Yahudi, Komünist, ateist, Budist…bir çiftçi söylemez.
Rabbim istemezse yağmuru bol verir mahsulü çürütür, Rabbim isterse kuraklığı artırır kurutur.
Çocuğumuzun olması için bizim evlenmemiz, çocuğun sağlıklı olması için yediklerimize, içtiklerimize, söylediklerimize dikkat edip, sağlıklı çocuklarımızın olmasını Allah’tan dilemektir.
Çünkü gökten yere kadar her şey O’nun kontlolündedir:
يُدَبِّرُ الْأَمْرَ مِنَ السَّمَاءِ إِلَى الْأَرْضِ ثُمَّ يَعْرُجُ إِلَيْهِ فِي يَوْمٍ كَانَ مِقْدَارُهُ أَلْفَ سَنَةٍ مِمَّا تَعُدُّونَ (5)
5 Gökten yere kadar bütün işleri Allah düzenler. Sonra sizin hesabınıza göre bin yıl tutan bir günde, O’na yükselir.” (Secde süresi ayet 32/5)
قُلْ إِنَّ الْأَمْرَ كُلَّهُ لِلَّهِ
“İşlerin hepsi Allah’a aittir” (Al-i Imran süresi ayet 3/154)
Zenginliğinin sınırına hayalimizin ulaşamadığı zengin bir erkekle şöhretli bir bayan evlenirler.
Bayan hamile kalır. Ana karnında iken ülkenin en iyi Prof doktorları kontrolünde gerekli gıdaları verilir.
Doğumdan sonra ana sütü yanında yurt dışından getirilen takviye gıdalar sunulur.
Çocuğun boyu, kilosu, kaç aylık olduğu hesap edilerek ihtiyacı olan gıdalar gram, miligram olarak ayarlı verilir.
En sıhhatli, en akıllı, en güçlü en bilgili bir çocuk olması hedeflenmişti.
Ama çocuk on beşine varmadan, dünyadan muradını almadan tepeden tırnağa kadar her tarafı çökerek vefat eder.
Fakir bir babanın oğlu olan Halil Mutlu, 3 kez Olimpiyat şampiyonu, 5 kez dünya şampiyonu, 10 kez Avrupa Halter şampiyonu olur.
Her ihtiyacı uzmanlar gözetiminde yetiştirilen nice çocuklar da, eliyle ağzına lokmasını götüremeyecek kadar hastalıklıdırlar.
Sevgili peygamberimiz, bu konuda Süleyman aleyhisselamı örnek verir:
وَقَالَ اللَّيْثُ حَدَّثَنِى جَعْفَرُ بْنُ رَبِيعَةَ عَنْ عَبْدِ الرَّحْمَنِ بْنِ هُرْمُزَ قَالَ سَمِعْتُ أَبَا هُرَيْرَةَ - رضى الله عنه - عَنْ رَسُولِ اللَّهِ - صلى الله عليه وسلم - قَالَ « قَالَ سُلَيْمَانُ بْنُ دَاوُدَ - عَلَيْهِمَا السَّلاَمُ - لأَطُوفَنَّ اللَّيْلَةَ عَلَى مِائَةِ امْرَأَةٍ - أَوْ تِسْعٍ وَتِسْعِينَ - كُلُّهُنَّ يَأْتِى بِفَارِسٍ يُجَاهِدُ فِى سَبِيلِ اللَّهِ ، فَقَالَ لَهُ صَاحِبُهُ إِنْ شَاءَ اللَّهُ . فَلَمْ يَقُلْ إِنْ شَاءَ اللَّهُ . فَلَمْ يَحْمِلْ مِنْهُنَّ إِلاَّ امْرَأَةٌ وَاحِدَةٌ ، جَاءَتْ بِشِقِّ رَجُلٍ ، وَالَّذِى نَفْسُ مُحَمَّدٍ بِيَدِهِ ، لَوْ قَالَ إِنْ شَاءَ اللَّهُ ، لَجَاهَدُوا فِى سَبِيلِ اللَّهِ فُرْسَانًا أَجْمَعُونَ » . أطرافه 3424 ، 5242 ، 6639 ، 6720 ، 7469 - تحفة 13639
Davud aleyhisselamın oğlu Süleyman aleyhisselam bir gün, hanımlarının hepsiyle yatacağını ve onlardan doğan çocuklardan süvari birliği kuracağını ve onlarla Allah yolunda cihat edeceği konusunda yemin eder.
Arkadaşı da ona, “İnşaallah” demesini söyler.
İnşaallah demez.
Kadınlarından yalnız birisi doğum yapar, onun da yarım tarafı yok.
Allah’ın rasülü yeminle şöyle der: “Eğer Süleyman, “İnşallah” deseydi Allah yolunda atlıların hepsiyle cihad ederdi”
(Buhari Cihad 23, Ehadisü Enbiya bab 40, Müslim, Sahih, K. Eyman, bab 5, Tirmizi, Nüzür ve eyman bab 7, Nesai, Eyman bab 40)
Buraya yazmadığım bir çok hadis kitabında rivayet edilen bu olayda Süleyman Aleyhisselamın hanımlarıyla ilgili rakamlar değişik olduğu için rakamları yazmadım.
Bize ders ve öğüt olan tarafı, Süleyman da olsan, her yerde, her zaman Allah’a muhtaç olduğumuzdur.
Süleyman aleyhisselamın bu olayına Kur’an-i kerimden şu Ayet işaret etmektedir:
وَلَقَدْ فَتَنَّا سُلَيْمَانَ وَأَلْقَيْنَا عَلَى كُرْسِيِّهِ جَسَدًا ثُمَّ أَنَابَ (34)
“And olsun biz Süleyman’ı imtihan ettik. Tahtının üstüne bir ceset bıraktık. (O güçlü kuvvetli Süleyman aleyhisselamın bir çocuğu olur ama yarısı felç bir çocuk) sonra tevbe ile (Rabbine) yöneldi.” (Sad süresi ayet 38/34)
Peygamberimizin duasına devam edelim:
اللَّهُمَّ رَحْمَتَكَ أَرْجُو فَلَا تَكِلْنِي إِلَى نَفْسِي طَرْفَةَ عَيْنٍ وَأَصْلِحْ لِي شَأْنِي كُلَّهُ لَا إِلَهَ إِلَّا أَنْتَ
“Allah’ım, rahmetini umuyorum, bir göz açıp kapayıncaya kadar beni bana bırakma. Bütün işlerimi ıslah et. Senden başka yaratan, yaşatan ve yöneten yoktur”
(Ebu Davud, Sünen, K. Edep, Bab Babü ma yekulu iza esbaha, hadis 4426)