Kan çanağı gözlerle dünyayı gören kan dökücüler, Müslüman kanına ekmek doğrayarak, çetenin gıda ihtiyacını karşılayanlar bir gün gelir kendi kanlarında boğulurlar.
Yedi bin çocuğu, sekiz bin büyüğü öldürmek için ABD, AB, İngiltere devlet başkanları ve dışişleri bakanları, sahip oldukları kara, hava ve deniz kuvvetlerinin en can alıcı, kan akıtıcı tanklarını, uçaklarını ve gemilerini Filistin’i işgal eden çetenin emrine verdiler.
Bir milyarlık nüfusa sahip devletler, iki buçuk milyon civarındaki Müslümanları haritadan silmek için gelmişler.
Gazze’de çocuk, ihtiyar her bir Müslüman’a, dört yüz kâfir düşüyor.
Kendi küçük, davası büyük çocuk, ihtiyar, şehit ve gazi kardeşlerim, biz, sizin için ağlamıyoruz.
Şehitlerimiz, "engerek yılanları"nın arasında yaşamaktan kurtularak, bir gülü bütün dünyaya bedel cennete uçtular.
Şehitler, yüceler yücesi Rabbine doğru yükselirken dünyanın sekiz milyar insanının vicdanını uyandırdılar.
Gaziler, dünyaya “İşte Müslüman bu” dedirttiniz.
Din, dil, ırk, renk ayırımı yapmadan sekiz milyar insan (yöneticileri hariç) bulundukları her yerde ayaklandı.
Yöneticilerinin kapılarına dayandılar.
Altmış senedir Birleşmiş Milletlerin yapamadığını siz, o naçiz, narin, gül renkli yaralı vücudunuzla yaptınız.
Bundan sonra hiçbir Siyonist, dünyanın hiçbir yerinde bir parkta, bir lüks otelde, bir ağacın gölgesini, bir subaşını, bir parkın nazlı nazlı açan çiçeğini göremeyecek.
Korumasız evden dışarı çıkamadığı gibi, kendi evinde kendinin gardiyanı olup hapsolacak.
Küçücük beyninizden fışkıran kan, belki bizim korkudan solan yüzlerimizi kızartır.
Sizin şehadetiniz bize rahmet oldu.
Yoksa biz, bu gaflet uykusundan mahşerde uyanacaktık.
Belki bizim tenlerimize can, damarlarımıza yeni bir kan verir.
Eli bağlı mahkûm gibi, kanadı kırılmış kuş gibi, kendi korkularımızla ördüğümüz “realite hapishanelerimizin” demir kafeslerinin üzerinden Rabbe yücelişinizi gördük de özgürlüğü öğrendik.
Misk kokulu kanınızın, gül renkli teninizin başında sessizce ağlayan, gözyaşını içine döken kardeşinizin bakışlarında, Kudüs'ün en yakın zamanda mikroplardan arınacağını gördük de yüzümüz kızararak sevindik.
Siz, bize çok şeyler yaptınız da öyle gittiniz abluka altındaki Gazze'den, Rabbinin cennet sofralarına.
Diliyle bizleri oyalayan, eliyle senin katillerine yardım eden dünya yöneticilerinin içini dışına çıkardın da öyle gittin Rabbine.
Çocuk şehitler, size dualar etmiyorum.
Siz, bizim gibi büyüyüp kirlenmediniz.
Siz, "Allah’a rağmen hiçbir şey olmaz, bir yaprak kıpırdamaz, ecel değişmez" dediniz.
Biz, “realite putunun” önünde "Amerika'ya rağmen hiçbir şey olmaz" dedik.
Sen haklı çıktın.
Kralların, cumhurbaşkanlarının, başbakanların, dışişleri bakanlarının, "Siz niçin Siyonistlerin üzerine kanınızı sıçrattınız?" diye suçlamalarına karşı sustunuz.
Ama akan kanınız konuştu ve dünyanın bütün vicdanlı insanlarını ayağa kaldırdınız.
Sizin sessizce konuşan cesedinizin başında, yüreği yanan annelerinizin yürek yangınları, belki bizim donmuş, katılaşmış yüreklerimizi eritir, yumuşatır.
Biz, size yardım edecekken, sizler, yanarak, ölerek bizlere yardım ediyorsunuz.
Siz, kanınızı, canınızı, sahip olduğunuz her şeyi, Sevgili Peygamberimiz ’in ilk kıblesini, Mirac merdiveninin ilk basamağını, peygamberler diyarını kirlettirmemek için mikrop kırıcı olarak kullandınız.
Bizler, Çanakkale'de şehit düşen dedenizin kabrini yaptık ama torununun evini yıkanlara yardım gönderdik.
Deden bu topraklar için şehit olurken bu topraklar üzerinde eğitim gören caniler sizin ciğerlerinizi parçaladı.
Siz öldünüz ama binlerce minik kardeşlerinizin yüreğinde dirildiniz.
Dünyanın her yerinde senin yaşındaki çocuklar, sizin konuşan fotoğraflarınızla İsrail temsilciliklerinin önünde tepkilerini gösterdiler.
Gencecik yüreklere katillerinizin resmi çizildi.
Bundan sonra dünyanın neresine kaçarlarsa kaçsınlar o resim silinmeyecektir.