Çocuğun bir günlük teninin gıdası olan ana sütü, ikinci gün aynısı olmaz, iki günlük ten için olurmuş sütün içeriği.
Altı aylık çocuğun gıdası olan sütün içeriği de altı aylığa göre olurmuş.
İnsanlık, bunu yeni anladı ama Adem aleyhisselamın çocuklarının sütleri de aynı şekilde idi.
Çocuk doğmadan bir gün önce dünyanın bütün doktorları bir araya gelseler, ananın göğsünden bir damla süt çıkaramazlar ama çocuk doğduğu gün rızkını da veren Allah celle celalüh, çocuğun gününe ve ayına göre teninin gıdasını ayarladığı gibi, ruhunun ve hayatının bütün safhasının gıdası olarak da Kur’an-ı Kerim’i indirmiştir.
Biz de çocuklarımızın ruhi gıdalarını vermek için evimizde Kur’ani bir hayat yaşanırsa, çocuk o hava içinde gününe, ayına ve yılına göre gıdasını alır.
Maddi gıdaların, çocuğun yaşıyla orantılı verildiği gibi, dini gıdaları da yaşıyla orantılı olmalıdır.
Annenin, babanın, kardeşlerin, akrabaların, komşuların söz ve davranışları, ya ana sütü gibi veya akrep zehri gibi çocuk üzerinde yaşına göre etkili olmaktadır.
Yıllar önce bir hanımefendi anlatmıştı, dört beş yaşlarında idim; arkadaşlarla oyun oynarken yolda beş lira buldum. Nasıl sevindiğimi anlatamam. Hemen bakkala gittik, on kuruşluk şeker istedik, kese kâğıdına koyduğu şeker kucağımıza sığmadı. Onu arkadaşlarla yedik, paranın üstünü sevinerek anama verdim, yolda bulduğumu söylerken sevincimden zıplıyorum.
Annem iki elini iki dizine vururken “Amanııııııınnnn” diye öyle bir üzüntülü ses çıkardı ki, sevincim üzüntüye dönüştü. Annem, “Bu parayı düşürenin kim bilir kaç günlük kazancıdır. Onu oradan almayacaktın” dedi.
İşte o günden beri haram veya haram şüphesi olan bir şey gördüğümde anamın o dizlerine vuruşu ile “Amanııııınnn” sesi gelir”
Bizim eğitimimiz ailede, çocuğun doğduğu anda hemen kulağına ezan okunarak başlar.
Çocuğa, helal kazançla beslenen annenin helal sütü emzirilir.
Hayatımız da o ezandaki kelimelerin ve cümlelerin yaşanmışlığıyla devam eder.
Akif merhum, İstiklâl Marşı’nda,
“Bu ezanlar -ki şehadetleri dinin temeli-
Ebedî, yurdumun üstünde benim inlemeli.” diyerek, bir günlük çocuğun kulağına okunan ezanın, yurdun her karış toprağının üstünde okunmasını ve içerdiği manaların hayat haline gelmesini istemektedir.
Aile fertlerinin her biri, söz ve davranışlarını, şakalarını, bakışlarını, duruşlarını, Sevgili Peygamberimizi örnek alarak yaşarsa, davranışları, zevkleri, sevinçleri, mutlulukları evin havasını oluşturur ve ev halkının hepsi o havayı ciğerinin yaşına göre solursa toplum hayatının kalbi hep birlikte aynı iman, aynı irfan, aynı heyecanla atar.
Yeryüzünde bitenler ve akanlar tenimizi besler.
Toprakla beslenen insanların bilek gücüyle dayattığı kanunlarla insanları kendilerine kul köle yapanların başta kendileri toprak olup gidiyorlar.
Kriterleri de kanunlar mezarlığı olarak arşivlere kaldırılırken ardında haksız yere akıtılmış insan kanları, işkenceyle alınmış insan canları, parçalanmış aileler, yıkılmış yuvalar bırakırlar.
Biz, aldığımız her nefesin tazesini burnumuzun dibine kadar getiren, yediklerimizi yeşerten, içtiklerimizi akıtan Rabbimizin tabiat kanunlarına uyduğumuz gibi, O’nun tüm insanlar için gönderdiği Kur’an’la hayatımızı Sevgili Peygamberimiz gibi yaşamaya ve yaşatmaya çalışacağız.
Türkiye’de on milyon aile evini okula çevirse, dünyanın en güçlü devleti olur.
Bu, zor değildir.
Yönümüzü batıya veya doğuya dönmekten vazgeçip kıbleye dönme cesaretini gösterdiğimiz gün, Allah celle celalühün yardımı ile biz bunu başarırız.