"Seni aldım kendime ayırdım" der göğe bakmanın şairi... Şairden ilhamla yılın kapanış yazısını kendime ayırmayı bir gelenek haline getirdim.
Yazıya başlamadan önce kendimce bazı alışkanlıklarım var. Şimdilerde adına "ritüel, rutin... vs." dense de bendeki karşılığı örfi bir gelenek.
Yılın son yazısına ritim tutması için ilk önce sıradaki şarkıya fal tutuyorum. "Ferah kahvelerimiz olsun" diye kendime bir Türk kahvesi pişiriyorum. Sonra cezve ile fincan arasında gidip geliyorum "Hatrı sayılır bir yıl mıydı?" diye...
Sevdiklerime dualar gönderiyorum, masanın altında 12 tane dondurulmuş üzüm yiyenlere saygılı, memleket yangın yeri iken feraha çıkar mıyız? diye çokça kaygılanıyorum.
Karaman yılın son haftasını kadın cinayeti ve cinnet haberleri ile kapatıyor. Kimler bu konuda konuşmuş, hangi kurum ya da dernekler açıklama yapmış? Gerisini siz araştırın ama lütfen unutmayın! Şehitlerimize rahmet, ailelerine sabır diliyorum.
Gönlüm pamuk şekeri tadında bir kapanış yazısı yazmak istese de inanın bu artık hiç kolay değil! Bu arada "sıradaki şarkı" bir türkü:
"Şu dağlar kömürdendir/ Giden gün ömürdendir/ Feleğin bir kuşu var/ Pençesi demirdendir"
İçimden tevafuk oldu diyorum... "Tevafuk"
Sonra izlediğim bir film geliyor aklıma, filmde tevafuk kelimesini şöyle anlatıyordu esas oğlan:
"Tesadüf olmayan tesadüf, yani yaradanın tasarladığı hesaplı tesadüf"
Türkünün sesini açıyorum. Zira
öte mahallede birileri yine teneke çalıyor. Sahi bu yıl Karaman için ne gürültülü bir yıldı...
Kimsenin sorumluluk almadığı bu çağda; kabaran kahveyi taşırmadığım için kendimi kutluyorum!
Kalbimi sıvazlıyorum
"Ah benim körler ülkesinde ayna satan kalbim"
Hal böyle olunca; akşamdan dizdigim harfler sabaha dökülüyorlar. Türkünün sözlerini tekrar ediyorum içimden... "Şu dağlar kömürdendir/ Giden gün ömürdendir"
Sonra bir bir aştığım, aşamadığım, aştığımı sandığım dağlar geliyor aklıma... İçinde dağ geçen bütün türküleri mırıldanıyorum. O sırada Kaf Dağı'nın ardındaki Simurg geliyor aklıma...
"Simurg" diğer adıyla Zümrüd-ü Anka...
Kuşların en yücesi, en bilgesi yani iyicil bir kuş bu Simurg... Bu kuş; yeniden doğuş, kişinin kendini fark etmesi, içinde olanı kavraması ve bunun gibi duygulara hâkim olmasını anlatan efsanevi hikâyelere sahiptir.
Siz ister Simurg deyin ister Zümrüd-ü Anka, ister Hûma deyin ister Tuğrul...
Kaf Dağı'nın ardındaki Simurg'un hikâyesine gelin birlikte kulak verelim.
Kuşlar ülkesinin bütün kuşları Hüthüt'ün kılavuzluğunda Kaf Dağı'nın ardındaki Simurg'u bulabilmek için yola çıkarlar. Yolculuk uzun ve zorludur. İsteği ve sebatı az olanlar hem Simurg'u görmek isterler, hem de mazeretler üretmeye başlarlar. Hüthüt onları ikna etmeye çalışır ve onlara önlerinde aşamaları gereken 7 vadi olduğunu söyler. Ancak her vadi ayrılıklara ve dökülmelere neden olur. Yüreklerindeki direnç bir bir erir. Yüz binlerce kuştan ancak otuz tanesi bu vadiyi geçer.
En çetin vadi altıncı vadi imiş. Hayrete düşmüş yolcu bu makama varınca yolunu yitirir diyor Feridudin Attar ve altıncı vadiyi anlatırken şunu salık veriyor:
-Ne yapayım diyene de ki "bir şey yapma, şimdiye kadar sen yaptın."
Eylem insanları için Hüthüt'ün çağrısını sindirmek elbette hiç kolay değil... 2025'in arkasından el sallamaya mecalimizin kalmadığını düşündüğüm şu günlerde, Simurg'u bulur muyuz? 2026'daki vadilerimiz ne olur? Nasıl aşarız? Kendi alayımızla uçar mıyız? Şaşar kalır mıyız? Bilmem ama arayanların bulanlar olduğunu biliyorum.
2026'da neyi aradığımızı bildiğimiz bir yıl dilerim herkese... Sağlık ve huzurla. Şairin de dediği gibi belki bir "kuşyemi kadar yalnızız" bu dünyada... Lakin elimdeki bir yudum suyu ziyan etmediğim bir yıl oldu. Hamdolsun.
Şimdi Toroslarda uçan bir kuş görürseniz, bilin ki yoldayımdır hâlâ...
Türkü bitiyor, nakaratı kendi için tekrarlayanlara ne âlâ... Hani olur da erişemezsem Kaf Dağı'na...
Siz yine de uçuşumu hatırlayın.
Yorumlar
Kalan Karakter: