Samimiyet gerçeğin giriş kapısıdır. Samimiyet yoksa doğruluktan ve gerçeklikten söz edilemez. Bir önceki yazımda ‘Samimiyet Testi’ adı altında bazı sorulara yer vermiştim. Soruların yanıtlarını da herkesin kendisine vermesini istemiştim. Yani test sonuçları sizlerde.
Samimiyet içten olma halidir, içtenlikle yakınlık kurma demektir. Yazılarımda samimiyete özen gösteriyorum. Böyle sürdürmeye de kararlıyım.
Karaman’da sosyal ve kültürel hayatın kısırlığı, yetersizliği yılların sorunudur. Bir anda çözümlenecek bir mesele değildir. İyi niyetli çabaları küçümsememek gerekir. Atılan her adım mesafe almak demektir.
Sosyal hayat bizim dışımızdaki insanlarla iletişim biçimleridir. Sosyal hayatın mekanları, şehirlerin meydanları, parkları, camileri, kahveleri, sinemaları, kütüphaneleri vb. yerlerdir. Şehrin nabzı buralarda atar, şehir sakinleri buralarda rahatlar. Dostlarla, arkadaşlarla buluşma ve yeni kişilerle tanışma mekanlarının çokluğu ve konforu günümüzde gelişmişlik ölçütlerindendir. Türk Dünyası Kültür Parkı Karaman’ın sosyal hayatına damga vuracak, geleceğin gözde mekanlarından biri olacaktır.
“Karaman’ın en güzel seyir yeri neresidir?” sorusuna muhatap olsam, Türk Dünyası Kültür Parkı’dır, yanıtını veririm. Niye bu yanıtı verdiğimi açıklayacağım. Ama size önce bir değeri, bir kıymetli yazar ve bilim adamını kısaca tanıtmak istiyorum.
Kendisi bir Karamanlı. Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk botanik profesörlerinden. Prof. Dr. Hikmet Ahmet Birand. Türkiye’nin en çok satan kitaplarından Alıç Ağacı ile Sohbetler’i yazan kişidir. 1904’te Karaman’da doğmuş, 18 Ocak 1972’de Ankara’da vefat etmiştir. Ankara Fen Fakültesi Dekanlığı ve Ankara Üniversitesi Rektörlüğü yapmıştır. Alıç Ağacı ile Sohbetler’i okumadıysanız çok şey kaçırmışsınızdır. 20 yaşından önce okunacak kitaplardandır. Doğa ve Türkiye coğrafyasını anlatır. Size toprağı, ağacı sevdirir. Birand’ın bir başka kitabı da Anadolu’dan Manzaralar’dır.
İşte Hikmet Birand, bu kitabında en güzel gün batımının Bozkır’da olduğunu söyler. Uçsuz bucaksız düz ovada güneşin alev topu gibi parladığını, gökyüzünü kızılın en güzel tonuna boyayıp gözden kaybolduğunu anlatır.
Türk Dünyası Kültür Parkı, bu seyir için en güzel mekandır. Üstelik Karadağ’ı ve Hacıbaba Dağı’nı en ihtişamlı haliyle görebileceğiniz yer de burasıdır. Bulutların göçünü, yıldızların ışıltısını da en iyi gözleyebileceğiniz mekandır.
Sayın Hakkı Teke’nin valiliği döneminde Hoşgörü Ormanı olarak düzenlenen ve ağaçlandırılan bir çöplük bugün Karaman’ın en temiz ve soluk alınabilecek yerine dönüşmüştür. O günlerde Hoşgörü Ormanı’na karşı çıkan ne çok kişi olmuştu… Vali Bey sabah sporu için kendine yer yaptırdı diyenlerin sayısı hiç az değildi. O yıllarda henüz gölge bile veremeyecek denli küçük olan çam fidanları arasında Sayın Hakkı Teke ile koşan, yürüyen, uzaktan Karaman’ı seyreden kişiler anılarını paylaşsalar, ne hoş olur. Sayın Vali, Karaman’a böylesi bir miras bırakıp gitti. Daha sonra gelen valilerin ne yaptığını da birileri yazarsa mutlulukla okuruz.
Hakkı Teke Ormanı’nın 640 bin metrekarelik alanında, hemşehrimiz Prof. Dr. Ahmet Cengiz Yıldızcı’nın projesini çizdiği Türk Dünyası Kültür Parkı yapıldı. Devasa büyüklükteki parkın yapımına 2016 yılında başlanıp 12 Haziran 2018 tarihinde hizmete girdiği düşünülünce gurur duymak gerekir. Karaman’da bugüne kadar en hızlı yapılan yatırım sayılabilir.
Parkı gezdim, hem de bir kaç kez. Karadağ ve Hacıbaba’yı, bulutları, yıldızları seyretmek, tertemiz havayla ciğerlerimi doldurmak için gittim. Karaman’da yaşasam, yürüyüş için tercih edeceğim tek yer olurdu.
Parkın konumudur beni etkileyen. Yoksa ne çocuk oyun alanlarındaki oyuncaklar, ne oturma grupları, bunların hiçbirini beğenmedim. Her şey en çirkin haliyle; estetikten yoksunlar. Rengarenk bir görünüm, çocukların dünyasına gökkuşağı gibi doğacak bir görüntü olabilirdi. Kaba ve çirkin plastikler ve bir süre sonra sorun yaratacak olan ahşap ürünler tercih edilmemeliydi. Zemin döşemeleri bile çok çirkin. Parkla ilgili yazılan yazıların bir bölümünü okudum. Dikkatimi çeken iki husus oldu. Bunlardan biri, parkla ilgili yazıların hepsi birbirinden kopya çekilmiş. Farklı bir ifadeyle parkı anlatan bir yazıyı maalesef göremedim. Kopyala, kes ve yapıştır ucuzculuğu heryeri ele geçirmiş. Güzel bir park yazısı okumak isterdim.
Diğer bir husus ise, parkta en çok beğenilen mobilyalar, kameriyeler olmuş. Belliki yaz sıcağında serinleme imkanı veriyor, burada yer bulanlar kendilerini şanslı kabul ediyor. Herkesin beğeni ölçüleri farklıdır, bunu eleştirme hakkım yok. Ben bunları da beğenmedim. Madem Türk Dünyası, çadır tarzı çardaklar daha uygun olmaz mıydı? Asıl, kameriyeye kamelya diyenlere bir çift sözüm var. Kamelya bir çiçek adıdır. Kelimeler arasındaki farktan habersiz olanlar, klasiklerin en ünlülerinden olan Alexander Dumas’nın Kamelyalı Kadın romanını hatırlarına getirirlerse, bir daha aynı yanlışı tekrarlamazlar. Bu kelime, belediyenin sitesinde de, gazete ve internet sitelerindeki haberlerin tamamında da böyle kullanılmış. Gazeteciler yanlış yazmadılarsa belediye başkanı da kameriye kelimesi yerine kamelyayı kullanmış. Kimsenin dikkatini çekmemiş ya da nezaketen söylememiş olacaklar ki, her yerde kamelya yapışıp kalmış.
Park izlenimlerinin anlatıldığı bir gazetemizdeki yazıyı okurken, yazan kişinin dikkatini sadece kameriye çekmiş. Kameriyeyi öve öve bitirememiş. Ama övdüğü nesnenin adını bilmekten aciz. Yüz sefer kamelya yazmış. Cümleler kelimelerden oluşur. Kelimelere hakim değilseniz, yazı yazmaya kalkışmayın. Mahcubiyet nedir bilmiyorsanız, lütfen sözlüğe bakınız. Facebook veya Twitter’da dilediğinizi yazın ama gazetelere yazı göndermeyin. Biliyorsunuz, gazeteler ekonomik krizde. Kötü ürün dönemi bitti. Onların kaliteye ihtiyacı çok daha fazla. Fatiha’yı okuyamayan kişiden nasıl imam olmazsa, Türkçe’ye hakim olmayan kişiden yazar olmaz. Karaman’daki gazetelerimizin ve internet medyasının güzel yazılara ihtiyacı olduğunu görüyorum. Üstelik bugünlerde desteğe de ihtiyaçları var. Ama bu çağrım kalem sahipleri için. Üstüne vazife olmayanlar, yazılarının okunacak tek cümlesi olmayanlar, lütfen uzak dursunlar.
Türk Dünyası (Türk devletlerinin kastedildiğini anlıyorum) parkın neresinde, hangi sembollerde göremedim. Türk büyüklerine ait bir heykel veya büst de göremedim. Belki zaman içinde Türk Dünyası adına layık sembol eserler yapılacaktır. Malum, park genel seçimler öncesi açıldı, biraz aceleye gelmiş olabilir.
Ya ‘Kültür’ kelimesine ne demeli? Kültüre ilişkin ne var? Bir müzeden bahsediliyor, ben görmedim. Butik kütüphane olabilir, tematik müze olabilir. Resim ve müzik çalışmaları için atölyeler açılabilir. Sergi salonları yapılabilir. Hiçbir şey yapılamazsa, amfi tiyatro konserler için uygun. Akşamları canlı müzik olabilir.
Lokanta olarak yapılan binanın sıvalarının dökülmeye başladığını, bazı zeminlerde karo ve döşemelerin sökülmüş olduğunu gördüm. İnşallah, müteahhitle sözleşmebirkaç yıllık bakım ve onarımı da içeriyordur. Yoksa park yaza bakımsız girecektir. İnşallah baharla birlikte lale ve sümbüllerle donatılır. Artık soğanlı bitkiler Karaman topraklarında üretiliyor.
Parkı canlandırmak, adına layık hale getirmek bundan sonra yeni belediye başkanının sorumluluğunda olacak. Bir başlangıç yapılmış, çok da iyi olmuş. İyileştirme ve geliştirme işi artık yeni sezona kaldı.
Park kış boyunca ‘kış uykusu’na yatmış. Açık olan tek bir büfe bile yoktu. Yine çok sayıda köpek vardı. Parkı kış günlerinde de açık tutacak, hizmet sunacak konuma getirmek kanaatimce belediyenin görevi olmalı.
Notlar
1. Kamelya: Çaygillerden, anayurdu Uzakdoğu olan, her yerde bir süs bitkisi olarak yetiştirilen, bir çok çeşidi bulunan, yaprakları dayanıklı, kısa saplı ve büyük katmerli, beyaz, pembe veya kırmızı çiçekler açan bir ağaççık.
2. Kameriye: Bahçelerde yaz günlerinde oturulmak için yapılan, kafes biçiminde ve kubbeli, üstü sarmaşık bitkilerle örtülen süslü çardak.
3. Kültür: Tarihsel ve toplumsal gelişme süreci içinde yaratılan her türlü değerlerle bunları kullanmada, sonraki kuşaklara iletmede kullanılan, insanın doğal ve toplumsal çevresine egemenliğinin ölçüsünü gösteren araçların tümü.