Müzik duygu
sanatıdır. İnsanın güzellik ve estetik arayışının etkinliklerindendir. Sanatın
çeşitli dalları arasında en kolay ulaşılabilir olanıdır.
Klasik Batı
“Duygularımı şiirle anlatamam; çünkü şair değilim. Kendimi
gölgeler ve ışıkla ifade edemem; çünkü ressam değilim. Düşüncelerimi
hareketlerimle de açıklayamam; çünkü dansçı değilim. Ama bunların hepsini
müzikle yapabilirim. Çünkü ben bir müzisyenim.”
Karamanlılar
Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği Türk Sanat Müziği Korosu’nun Kadınlar Günü
Özel Konseri, Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi’nde 9 Mart
Cumartesi akşamı icra edildi.
Konserler,
duyuları ve duyguları harekete geçirir. Göz sanatçıyı, enstrümanı, sahneyi,
mekanı ve izleyicileri takip eder. Kulak, bunların tamamına dikkat kesilir.
Konser süresince neşe, hüzün, sevinç, keder ve benzeri duygular yoğundur.
Hatıralar ve çağrışımlarla yoğun bir zihinsel faaliyet vardır. Bu duyu ve
duygular izleyici açısından böyledir. Sanatçı açısından daha da çeşitlidir.
Sanatçıda heyecan vardır, haz vardır, kendini ispat vardır, sanat yapmanın ve bunu teşhir etmenin verdiği her türlü ruh
hali vardır. Fiziksel ve düşünsel aktivite vardır. O gece bunların hepsi vardı.
Konserin
verildiği iki katlı Farabi Salonu tamamen dolmuştu. Konser öncesi sanatçıların
son hazırlıklarını yaptıkları bölüme indim. Sanata ve seyirciye nezaketi
gösteren bir manzara ile karşılaştım. Kadın sanatçılar, özenildiği aşikar olan
makyaj ve saçlarına son kez bakıyor, sahne kıyafetlerinin üzerlerindeki
duruşunu sık sık yokluyorlardı. Erkekler de tıraş olmuş, saç ve sakalları
bakımlı, şık kostümlerle sahneye çıkmanın telaşı içindeydiler. Erkek
sanatçıların büyük bölümünün eli, papyonlarda ve gömlek yakalarındaydı.
Sanatçılar
sahneye çıkmadan hemen önce konuklara kısa bir Karaman görseli sunuldu. Dernek
Başkanı Veli Bozkır’ın günlerce uğraşıp bulabildiği görsellerden kolaj yaparak
oluşturulan bu sunumu izlerken, bir gün dernek lokalinde sohbet esnasında
söylediğim, “KAREV’in ilk işi bir Karaman filmi hazırlamak olmalı. Dört mevsimi
olan bir Karaman; il merkezi, ilçeleri, beldeleri, köyleri, dağları, ırmakları,
baraj ve göletleri, meyve bahçeleri, ürün ekim ve hasat dönemleri, koç katımı,
yaban hayatı, yılkı atları, yaban koyunları, el sanatları, yemekleri,
düğünleri, seyirlik oyunları, tarihi değerleri, kültürel etkinlikleri ve
mekanları, insan yüzleri, esnaf görüntüleri, okul önleri, öğrenciler,
öğretmenler... Bunların hepsini içeren bir görsel hazırlatalım ama profesyonel
bir ekibe yaptıralım bu işi” sözlerimi hatırladım. Çünkü salonu dolduran bini
aşkın davetlinin büyük bölümü Karaman’ı belki hiç görmeyen kişilerdi. Görsel
sunu, Karaman’ı hafızalara kazıyacak nitelikten ve estetikten çok uzaktı.
Bununla birlikte görsel sunu sona erince salondan alkış sesleri yükseldi.
TRT sunucusu
Yasemin Pamukçu, sahnede yerini alan ses ve saz sanatçılarını tanıttı. Daha
sonra ismini anons ettiği Şef Hasan Eylen alkışlar arasında sahneye çıktı.
16 eserin
seslendirildiği konserin ilk bölümünün solistleri Ersin Cicibıyık, Tuba
Uluocak, Çiğdem Ünler, Esin Aktuğ, Belgin Ulkay, Gülcan Kılınç, Fikri
Soyarslan, Fırat Sağlıcan, Aysel Akıncı, Selma Yazıcı, Hikmet Efe, Ali Kurtuluş
Kemiksiz, Veli Düzkaya, ve Sinan Sözen’di.
Kadınlar Günü
Özel Konseri olduğu için beş kadın güftecinin eseri yer aldı. İlk solo şarkı,
bestesi Kemani Sarkis Efendi’ye ait, İhsan Raif Hanım’ın güftesi “Kimseye etmem
şikayet ağlarım ben halime” oldu. Liseyi bitirinceye kadar Karaman’ın Seki
Çeşme Mahallesi’nde yaşayan ve sonra Ankara’ya yerleşen Cicibıyık ailesinin
bireylerinden, çocukluk arkadaşım Ersin Cicibıyık’ın heyecanla ve şevkle
okuduğu bu şarkıda kendisine bilgisayar mühendisi olan oğlu Deniz Cicibıyık
udla eşlik etti.
Nihavend şarkı
‘Kimseye etmem şikayet ağlarım ben halime’ Türk Sanat Müziği dinlemiş herkesin
aşina olduğu bir eserdir. Şarkının sözleri şöyledir:
‘Kimseye etmem şikayet ağlarım ben halime
Titrerim mücrim* gibi baktıkça istikbalime**
Perde-i zulmet**çekilmiş korkarım ikbalime*
Titrerim mücrim gibi baktıkça istikbalime.’
Bu eseri her dinlediğimde güftesini yazan ilk kadın
şairlerimizden İhsan Raif Hanım’ın hüzünlü öyküsü aklıma gelir.
Yine bu
şarkının ilginç bir yanı da, İhsan Raif Hanım ve bestekarı Kemani Sarkis
Efendi’nin, kaderin cilvesi denilecek şekilde, hayatlarını Paris’te
kaybetmeleridir.
İhsan Raif Hanım,
1877’de Vali olan babasının görev yaptığı Beyrut’ta doğdu. Babası 2. Abdülhamit
döneminde Nafia (Bayındırlık) ve Ziraat Bakanı olan Köse Mehmet Raif Paşa’dır.
İhsan Raif Hanım 12 yaşına kadar Adana’da yaşadı. Bu dönemde babasının
imkanları ve çabası ile Fransızca öğrendi, edebiyat dersleri aldı. Daha sonra
babasının görevi nedeniyle İstanbul’a taşındılar ve günümüzde Şişli Kaymakamlığı
olarak kullanılan konakta oturdular. İhsan Raif, henüz 13 yaşında iken konağa
giren evli ve çocuklu bir kişi tarafından kaçırılmak istendi. Ancak bu girişim
başarısız oldu. Buna rağmen dedikodular başlayınca Raif Paşa, kızını itirazına
rağmen kendisini kaçırmak isteyen kişiyle evlendirip İzmir’e gönderdi. İhsan
Raif Hanım anılarında, “Babamın terazisinin şaştığını hiç görmedim. Onu Hazreti
Ömer adaletinin timsali bilirdim. Benim istikbalimi tartarken adil olmadı o
terazi” diyerek söz eder. Evlenmemek için günlerce gözyaşı döken, yalvaran
İhsan Raif’in ağıdıdır, korkusunun, üzüntüsünün ve umutsuzluğunun dizeleridir o
Nihavend şarkının sözleri.
Kocasından 14 yıl
sonra boşanarak İstanbul’a dönen İhsan Raif Hanım, edebiyatçılarla yakınlık
kurdu, şiirler yazdı. Balkan Savaşı sırasında Hilal-i Ahmer (Kızılay)
Cemiyeti’nde gönüllü hemşirelik yaptı. Milli Mücadele’nin destekçileri arasında
yer aldı. Son eşi Strasburglu Şair Bell, Müslüman oldu ve Hüsrev adını aldı.
Eşi ile İsviçre’ye yerleşti ve Avrupa ülkelerini gezdi. Son yolculuğunu Paris’e
yaptı. Burada geçirdiği apandisit ameliyatı sırasında, 1926 yılında 49 yaşında
iken hayata veda etti. Cenazesi Paris’ten İstanbul’a getirilerek
Rumelihisarı’nda defnedildi.
Çok popüler bir
kemancı ve yüzlerce bestesi olan Sarkis Efendi ise 1930’da İstanbul’dan ayrıldı
ve ailesiyle birlikte Fransa’ya göç etti. Sarkis Efendi 1944’de 59 yaşında
Paris’te hayatını kaybetti. Mezarı Paris’tedir. Yıllarca kullandığı kemanı
halen Paris’te yaşayan gelini Suzanne Soudjian’ın (Suciyan) koruması
altındadır.
Not: Bu şarkıyı ünlü sanatçılarımızın tamamı okumuştur. Ben
Halil Sezai ve Rubato’nun sesinden dinlemenizi öneririm.
*Mücrim: Suçlu
**İstikbal: Gelecek
***Perde-i zulmet: Karanlık perde
**İkbal: Baht açıklığı, talih demektir.
(Devam Edecek)
Yorumlar
Kalan Karakter: