Yetersiz bilgi, bozuk terazi gibidir. Doğrusunu göremezsiniz. İbre oynaksa ve duracağı noktayı bulamıyorsa ölçü artık ölçü olmaktan çıkmıştır. Alıcı da olsanız, satıcı da olsanız aldatılmışlık hissi yaşarsınız.
Bu yazımı okuyanlardan bir ricam var:
Aşağıda bazı sorular sıraladım. Bu sorularıma lütfen doğru yanıt verin. Yanıtlarınızı bana değil, kendinize vereceksiniz.
Kişi, en çok yalanı kendisine söylermiş. Ne yapalım, insan kendini kandıran bir canlı türüdür. Aynı zamanda insan doğruyu arayan bir canlı türüdür. Her iki uçta sallanan bir beyin taşıyoruz.
Yanıtlarınız samimi olursa bu ve bundan sonraki yazılarımın amacına ulaşacağına inanacağım. Bir kez daha hatırlatmak isterim, yanıtlarınızı kendinize vereceksiniz. (Benimle paylaşmak isteyenlerin görüşlerini ayrıca bir yazıda konu edineceğim.)
1. Karaman merkez, ilçe ve köylerinde, ovalarında, dağlarında olup biten olaylar ilginizi çekiyor mu?
2. Duyduğunuz ve doğruluğundan emin olmadığınız konularda görüş bildiriyor musunuz?
3. Duyduğunuz söylentinin gerçekliğini araştırıyor musunuz?
4. Destek veya oy verdiğiniz siyasi partilerin yöneticilerinden, ilişkili olduğunuz sivil toplum kuruluşlarının temsilcilerinden Karaman’ın gündemine ait görüş veya düşünce paylaşımı talep ettiniz mi?
5. Karaman’daki gazetelerle sosyal medyayı izliyor musunuz?
6. Gazete ve sosyal medyadan bilgi ihtiyacınızı giderebiliyor musunuz?
7. Takip ettiğiniz yayın organlarına eleştiri ve beklentilerinizi bildiriyor musunuz?
8. Ayıpladığınız, kınadığınız, eleştirdiğiniz kişi ve kurumlarla ilgili bilginiz yeterli mi?
9. Milletvekili, vali, kaymakam, belediye başkanı, parti ve sivil toplum kuruluşlarının temsilcilerine merak ettiğiniz, tartıştığınız konuları, şifahi veya yazılı olarak soruyor musunuz? Yoksa bu kişilerin yüzüne gülüp arkasından dedikodu mu yapıyorsunuz?
10. Karaman’da genel olarak havayı olumlu mu, negatif mi görüyorsunuz? Başkaları nasıl düşünürse düşünsün siz nasıl hissediyorsunuz?
11. Hiç yılkı atı ve yaban koyunu gördünüz mü?
12. Yunus’tan, Mevlana’dan herhangi bir eser okudunuz mu?
13. Karamanoğulları’nın tarihine ilişkin yazılı bir kaynak eser okudunuz mu?
14. Kale’ye, İmaret’e, Aktekke’ye ve Hatuniye’ye en son ne zaman gittiniz?
15. Karaman Müzesi’ni en son ne zaman gezdiniz?
16. Karaman’ın görmediğiniz köyü, gördüklerinizden az mı, çok mu?
17. Lale’den, Pınarbaşı’ndan veya başka bir kaynaktan evinize su taşıdınız mı?
18. Yakınınızdaki bir parkın, evinizin önündeki yolun, kaldırımın güzelliği ya da eksikliği için ilgili makamlara teşekkür veya şikayette bulundunuz mu?
19. Kınadığınız, eleştirdiğiniz, övdüğünüz insanlarla herhangi bir yerde, hiç bir arada bulundunuz mu, sohbet ettiniz mi? Onları tanıdığınızdan ne kadar eminsiniz?
20. En son kimleri, niye eleştirdiniz, kimleri neden övdünüz?
21. Ulusal TV kanallarıyla ulusal gazetelerde Karaman’la ilgili güzel bir haber çıktı mı, böyle bir haber hatırlıyor musunuz?
22. Dedikodu mu, doğru bilgi mi ilginizi çekiyor?
Sizi daha çok yormak istemiyorum. Soru çok ama “Samimiyet Testi” için bu kadarı yeterli.
Karaman’da tanık olduğum bir gerçek, bilgi kirliliğidir. Aynı konuda herkes başka bir iddiayı dile getirir.
Buna somut örnek, Karadağ’dır. Karadağ, Karaman’ın sırtını dayadığı güvenli doğa mirasıdır. 5-6 Kasım 2018 tarihlerinde “Karadağ’dan Etna’ya” başlıklı iki yazım Uyanış’ta yayımlandı. Karadağ’a ait düşüncelerimi paylaştığım o yazılarda Karadağ’ı İtalya’nın Etna Yanardağı ile birlikte ele almıştım. Karadağ ‘ın Türkiye’nin en güzel dağlarından biri olduğuna gönülden inanıyorum. Böyle inandığım için “Karadağ bozkırın ortasına bir anıt gibi saplanmış güzelliktir.” cümlesini kurmuştum. Bu yargı cümlesi doğduğum topraklara duyduğum özlemden kaynaklanan bir övgü değildi.
Karaman’da Karadağ konusunda duyduklarımı sizlerle paylaşmak ve bilgi kirliliğinin ne olduğunu somut bir şekilde göstermek istiyorum.
Karadağ eteklerinden yıllardır kum taşınır. Çocukluğumdan itibaren kamyonlar, Kılbasan-Karaman güzergahından eksik olmamıştır. Özel İdare’ye ait bir kum ocağı olduğunu biliyorum. Son duyduğum, buradaki kum ocakları ile geniş bir alanın Güler Sabancı tarafından satın alındığı yönünde oldu. Kılbasan’da görüştüğüm kişiler, “Karadağ’ı Sabancı almış. Güler Sabancı burada maden çıkaracakmış” dedi. Mantıklı gelmedi, olabilir diye düşündüm. Çünkü Güler Sabancı’nın Tekirdağ Şarköy’de üzüm bağları vardı. Maden için değil ama burada bağcılık yapacaktır, yorumunda bulundum.
Ertesi gün Karaman’ın ağabeylerinden, fikrine ve kendisine hürmet edilen bir sanayicisinden, Karadağ’daki maden ve kum ocaklarının ABD tarafından satın alındığını duydum. Bendeki teyit edilmemiş Sabancı dedikodusunu paylaştım. Aynı gün, bir başka grupta, Karadağ’ın İsrailliler tarafından satın alındığını işittim. 15-20 sene önce Karaman dahil Türkiye’deki tarım arazilerini hep İsrail alıyor, gençlerimiz misyonerlerin süper ilüzyonuyla Hıristiyan oluyordu(!) Dönemin Başbakanı’nın eşi basın toplantısı düzenliyor, bataktaki ülkenin dikkatini başka yöne çevirmek için (gündem değiştirme operasyonu) misyoner avı(!) öneriyordu.
Kılbasan’ın son belediye başkanı İbrahim Baykara’ya sordum:
Karadağ’ı kim aldı? Sabancı mı, ABD mi, İsrail mi?
Şunları söyledi:
“Hiçbiri değil. Karaman’daki alt ve üst geçitlerle yolların yapımını üstlenen Konyalı bir firma kum ocağı kiraladı. Özel İdare’nin kum ocağı duruyor. Konyalı firmanın jeoloji mühendisi olan kadın elemanının soyadı Sabancı. Karaman’da birkaç gün daha kalsan daha çok söylenti duyarsın.”
Bu bilgi doğru mudur derseniz, bilmiyorum.
Son olarak ponza üretimi için Karadağ’a dozerlerin çıktığını duydum. Karadağ çok geniş bir alan. Ponza çıkarılacak yer neresidir, kim çıkaracak, kaç yıl faaliyet gösterilecek, çevreye zarar verecek mi? Bunları kimse bilmiyor. Ayrıca bir fotoğraf bile görmedim. Hiç mi meraklı kişi çıkmaz? Tarihe not düşmeyi isteyen bir Allah’ın kulu olmaz mı? Bilenler neden sağlıklı ve gerçeği belirten bir açıklama yapmaz?
Karadağ Karaman’ın ortak malı, Allah’ın bizlere bir nimeti. Başınızı kaldırıp dağa bakmasanız da, tepesine çıkıp ovanın seyrini yaşamasanız da bu böyledir.
Şeffaflık çağdaşlıktır, aydınlıktır. Karanlık ve kirli işler gizlenir. Gizli işlerde menfaat vardır, çıkar vardır, yolsuzluk vardır.
Gazeteciler soracak, aldıkları bilgiyi eğip bükmeden halkla paylaşacak. Gazetecilik bir görev üstlenmedir. Kamu adına yani halk adına görev yaparlar. Mesleğin tanımı budur. Karaman için değil, dünyanın her yerinde bu böyledir. Bu nedenle gazetecilik çok önemli ve saygın bir meslektir.
Siyasi partilerin yöneticileri, (iktidar, muhalefet gözetmeksizin) sivil toplum kuruluşlarının temsilcileri doğru bilgilerle vatandaşları bilgilendirmekle yükümlüdür. Atanmışlardan bilgiyi bunlar derler. Yöntem budur. Karaman’ı dedikodudan, söylentiden kurtarmanın yolu da budur.
Aynı hassasiyeti çevre yolu için de gösterme zorunluluğu olduğunu hatırlatırım. Şehrin içinden geçen bir çevre yolunu kim önerdi, kim yaptırdı? Neden yarım kaldı? Revize imkanı yok mu? Bu sorunun muhatapları şimdilik mevcut Karaman milletvekilleridir. Kendilerini bu konuda muaf sayamazlar.
Sayın Ahmet Cici çevre yoluyla ilgili bir yazı yazdı. Bu nedenle ben konuyu uzatmak istemiyorum. Ama şu hususu da buraya not düşmeliyim ki, vebal bizden çıksın:
Sanayiciler başta olmak üzere kimse çevre yolunun güzergahından hoşnut değil. Bu bölgede kamulaştırmalar için yüksek meblağlar ödendiği söylentileri dinmemiş durumda. Karamanlı’nın gönlünü alacak, söylentilere son verecek bir açıklamayı kim yapacak? Acil açıklama beklenen konuların başında çevre yolu gelmektedir. Benim Karaman’da edindiğim kanaat budur.
Türk Dünyası Parkı ve belediye binasını gördükten sonraki değerlendirmelerim bir sonraki yazıya kaldı. Türk Dünyası Parkı’na ilişkin görüşüm, kamelya ile kameriyeyi ayırt edemeyen kişilerin yazdıklarından(!) farklı olacaktır.
Karadağ fotoğrafında imza göremedim. Hiç bir ürün sahipsiz değildir. Fotoğraf kime aitse çok güzel, teşekkür ederim.
Ahmet Abi bu sadece bir köşe yazısı olmamış, çevre, sosyoloji, jeopolitik, felsefe, psikanaliz... Daha birçokşey var, tebrik ederim yazıların demamını bekliyorum. M. Akif Akyüz
kendime yalan söylemeye başladığımdan beri kimseye inanmıyorum, oscar wilde..