Ortaokul
üçüncü sınıftayız. Bazı derslerimize dışarıdan hocalar giriyor. Fransızcaya
kaymakam, tarihe de garnizon komutanı Yüzbaşı Necati hoca giriyor. Fransızca
Bir gün
bir arkadaş sözlü sınavı için tahtaya kalktı. Necati Hoca soruyor, arkadaş
cevap veriyor. Arkadaş bilgi olarak fena değil, sorulara yerinde cevaplar
verebiliyor. Bir ara Necati Hoca Fatih Sultan Mehmet nasıl biriydi? Diye bir
soru sordu. Arkadaş,” Hocam, bu adam…” der demez, arkadan bir gürültü koptu.
Biz önde oturuyorduk, Necati Hoca koşarak geliyor, bir taraftan da naralar
atıyordu,”Ulan!... Sen!... Koskoca Fatih Sultan Mehmet’e nasıl bu adam dersin…”
diye. Arkadaşın üzerine yürümüş, arkadaş kırdığı potun farkında bile değildi;
şaşkın bir vaziyette garip garip bakıyordu, “Ne yaptım Ben bu adama yavv”
diye... Necati Hoca ise harp meydanında gibiydi. Arkadaşı iteleyerek yerine
oturttu, sonra da başladı nutuk çekmeye… Zil çalıncaya kadar bir nutuk dinledik
ki, öğrenci olalı böyle bir nutuk dinlememiştik. Demek ki, insan kızınca
adrenali yükseliyor ve başarılı nutuklar atabiliyordu…
Neyseki
Necati Hoca kinci değildi. Bir ders önceki “Bu adam meydan muharebesi”ni
unutmuş, tatlı tatlı ders anlatıyordu. Önden arkaya doğru adımlarken birden
döndü, yeni bir şey hatırlamışçasına, ”Çocuklar… Karaman’da gidecek yer yok.
Bir sinema var ondan da bir şey anlamıyorum. Herkes eline bir nedir o,
devrammer mi, deramber mi bir çitlek alıyor; sinema salonunda bir ses: Çıtııır,
çıtııır, çıtııırrr, vallahi filmden bir şey anlayamıyorum. Allah kahretsin!...
İkinci yarı da o çitlekler bitiyor da ses kesiliyor, biz de konuşulanları
anlamaya başlıyoruz. Ne biçim adet bu yavvv… Ne yapacağımızı şaşırdık…” dedi,
tekrar sert bir reveransla derse kaldığı yerden devam etti.
Bir
hafta sonra Necati Hoca çok neşeli bir günündeydi. Güzel güzel tarihi hikayeler
anlatıyordu. Hocanın yüz ifadelerine bakarak hikayenin neşeli mi, kederli mi
olduğunu anlardık. Hoca neşeli olunca biz de cesaret bulup sohbete katılıyorduk.
Ancak hocanın sağı solu belli olmuyordu, konuştuklarımıza da çok dikkat ediyor;
kelimeleri ağzımızdan tartarak çıkarıyorduk. Pot kırma tehlikesi ve Hocanın
saldırıya geçme tehlikesi her an mevcuttu. Ben bir ara cesaretlendim, “Hocam
sinemaya gitmeye devam ediyor musunuz? Dedim. Hoca,”Gidiyoruz da sıkıntılı…”
dedi. Ben bu yumuşak cevaptan cesaretle, “Hocam, niye Sizde bir külah devramber
alarak sinemaya gitmeyi denemiyor sunuz? Siz de çitleyin herkesle birlikte…”
dedim. Bana düşünceli bir şekilde baktı, “Bunu hiç düşünmemiştim” dercesine…
Hocanın yüz ifadesinden Benim önerimi ciddiye aldığını anlamıştım
Bir
hafta sonra Necati Hoca derse geldi, kapıdan girer girmez doğrudan Benim
sıranın yanına geldi. Yüzü gülüyordu, pek neşeliydi, “Senin önerini uyguladım,
o deramberden Ben de çitledim, salonda hiç ses duymadım…” dedi.
Yorumlar
Kalan Karakter: