Bundan bir yıl önce bugün içinde bulunduğumuz durumu biri bize anlatsaydı muhtemelen onunla dalga geçer, olur mu öyle şey der inanmazdık. Ama ne yazık ki olmaz denilen ne varsa oldu. Çin’den tüm dünyaya yayılan ve
Yüzümüzde maskeler olmadan dışarı çıkamaz hale geldik.
Sevdiklerimizle, dostlarımızla aramıza mesafeler koyduk. Hastası olana geçmiş
olsuna gidemedik. Ölüsü olan, boynu bükük kaldı cenazede, ne acısını
paylaşabildik ne tabutuna omuz verebildik. Uzaktan bir sela okundu, Fatiha'yı
ruhuna gıyabında okuyabildik.
Tabi bununla da kalmadı hayatımızda değişenler. Biz
Türklerin en çok önem verdiği milli ve dini bayramlarımıza hasret kaldık. 23 Nisanlar,
19 Mayıslar, 30 Ağustoslar, 29 Ekimlerde meydanlar, sokaklar boş kaldı.
Manevi duygularımızın daha fazla öne çıktığı, paylaşmanın,
ibadetin, yardımlaşmanın, bereketin arttığı 11 ayın sultanı Ramazan-ı Şerifimizi
ne yazık ki 2 yıldır sevdiklerimizden ayrı geçiriyoruz. Camiler teravihlerde
boş, kalabalık iftar sofralarımız eksik, bayramlarımız buruk kaldı.
Bugün Ramazan’ın son günü. Yarın bayram. Eskiden olsa her
evde hummalı bir bayram hazırlığı olurdu. Baklavalar, börekler, çeşit çeşit
yemekler yapılır, bayram şekerleri, lokumlar, kolonyalar alınır, çoluk çocuğun
bayramda giyeceği elbisenin, ayakkabının derdine düşerdik. Ama şimdi kimsede bu
telaş yok. Çünkü virüs nedeniyle bayramda da sokağa çıkma yasağı var ve yine
sevdiklerimizden ayrı olacağız. Bayram sabahı sofralarımız yine eksik, buruk olacak.
Evlerimizin kapılarını çocuklar çalmayacak. Şekerliğimizdeki şekerler
eksilmeyecek. Büyüklerimizin ellerini öpemeyeceğiz. Onlara doya doya
sarılamayacağız.
Evet, yarın Ramazan bayramının birinci günü. Ne tesadüf ki
yarın şuan kullandığımız ana dilimiz Türkçenin Devlet dili ilan edilişinin de yıldönümü.
Bu toprakların bağrından yetişen Karamanoğlu Mehmet Bey’in yayınladığı “Bugünden
sonra, divanda, dergâhta, bargâhta, mecliste ve meydanda Türkçeden başka dil
kullanılmayacaktır” fermanıyla dilimiz kimliğini buldu. Her yıl etkinliklerle
kutladığımız Türk Dil Bayramı ve Yunus Emre’yi anma bayramımızı pandemi
nedeniyle 2 yıldır kutlayamıyoruz. Bu gidişle de daha birçok özel günümüzü
bayram havasında geçiremeyeceğiz.
Şöyle bir düşündüğümüzde ne büyük nimetmiş oysa geçmişte
yaşadığımız bayramlarda eş, dost, akraba ziyaretlerimiz. Evimizde ağırladığımız
kalabalık misafirlerle geçirdiğimiz günler. Korona virüs, bunların hepsini
elimizden aldı birer birer. Artık hiç birimizin normal yaşantısı kalmadı.
Artan vaka sayıları nedeniyle Hükümet, ülke genelinde 17 gün
sürecek tam kapanmaya gitti. Tam kapanabildik mi işte orası tartışılır. Peki bu
tam kapanmanın sonuçları nasıl olacak. Bunu ilerleyen günlerde hep birlikte
göreceğiz. Vaka sayıları düşüşe geçti dense de bundan sora bizi tam bir
normalleşme süreci beklemiyor ne yazık ki.
“Bir tarafımız yangın yeri. İyi bayramlar dilenir mi?” diyor
yazar.
Tam da şimdi dilenir. Az da olsa tebessüm bekler uzaktaki
çocuklar umutlanmak için.
Bir cümle bekler insan sevinmek için.
Bir el ister yeniden tutunmak için.
Tam kuruduğunu sandığın dalın, baharda dirilen çiçekleri
gibi kaybettiğimiz tüm güzelliklere, iyiliklere yeniden kavuşacağımız bayramlar
dileğimle, inşallah bir sonraki yıl sevdiklerimize doya doya sarılacağımız nice
bayramlarımız olur.
Yorumlar
Kalan Karakter: