Kâf, sûresi, Âyet 18..
Başlıktaki iki kelime bu ayette geçer.
Ayetin meali şöyle:
"İNSAN HİÇ BİR SÖZ SÖYLEMEZ'Kİ,
YANINDA GÖZETLEYEN YAZMAYA HAZIR BİR MELEK BULUNMASIN".
(İllâ ki, vardır. Bulunur.)
(Diyanet vakfı meali.)
Rakîb: GÖZETLEYEN.
Atîd. : Daima hazır bulunan.
Demektir.
Rakîb, Atîd iki melektir.
Kiramen katibin diye bildiğimiz, melekler bunlardır der,
dini kaynaklarımız.
Rakîb'in iyilik'leri, (iyi sözleri)
Atîd'in kötülükleri (kötü sözleri)
Yazdıkları da kayıtlıdır kitaplarımız da.
Herkes'in söylediğini yazarlar mı Aceba.?
Hayır.
İstisnalar var diyor açıklama da.
Üç kişiden kalem kaldırılmıştır.
1- Reşit oluncaya kadar, çocuktan.
2-Akıllanıncaya kadar, deliden.
3- Uyanıncaya kadar, uyuyandan.
KALEM KALDIRILMIŞTIR.
Yani:
Bu üç sınıf yaptıklarından sorumlu tutulmazlar, Allah yanında.
Geri kalan:
Biz Reşid'ler.
Biz akıllılar.
Biz uyanıklar.
Söylediğimiz her sözden,
SORUMLU tutulacağız.
Öyle yazılı ayette.
Başka bir şey daha, yazılı tefsirlerde.
"Bu meleklerin, varlığına ve görevlerine inanmak farzdır.
İnkâr eden kâfir olur."
Çünkü ayetle sabittir.
O zaman:
Benim gibi İNSANLAR.
Sizler, bizler, inanıyoruz diyenler.
Yukarıdaki farzdır'a, iman edenler.
Ahiret'e, hesab'a itikad'ı olanlar.
Hz.Ebu Bekir Efendimizin yanında,
konuşamayacağı bir sözü komşusunun yanında da konuşmayacak.
Ben bunu bilir, bunu söylerim.
Unutmayalım.
Özür dileyen herkes bilmediğini konuştuğu için özür dilermiş.
Sustuğu için değil.
Hani bizi anlatan, bir söz vardır bizde.
"BİLEN KONUŞMAZ, KONUŞAN, BİLMEZ" diye.
Kös, kös dinleyen olunca,
niye konuşmasın adam.
Ağzı da var.
Konuşur da konuşur.
Ses çıkarmak, konuşmak değildir demiş atalarımız.
O zaman akıllı insan,
Ne konuşacağını;
Nerde konuşacağını;
Nasıl konuşacağını;
Ne konuşmayacağını;
veeee,
Ne dinleyeceğini,
Kimi dinleyeceğini
İyi bilmeli.
Sağlıcakla kalın.