07.12.2021 günü akşam saat 19.30. da.
Konferans var ilanını görmüştüm, sosyal medyada.
İlber Ortaylı, konuşmacı yazıyordu.
Yunus Emre'yi anlatacak deniyordu duyuruda.
İlber Ortaylının sahasında otorite bir isim olduğunu teslim etmek gerek.
Konu tanıdık ama varsın olsun.
Ne demiş ecdadımız:
"Kabı ayrı olanın, tadı ayrı olur."
Yatsıyı edâ ettikten sonra yoldayım.
İncecikten bir yağmur başlamış.
Böyle durumlarda genellikle;
"Çok az gelen olursa ayıp olur"u düşünürüm ben.
O günde biraz o niyetle düştüm yollara.
Adam İstanbul'dan Karaman'a gelecek, biz şuradan lütfedip gitmiyeceğiz.
Ayıp ki ne ayıp.
Mekan'a yaklaştım, kalabalık artmaya başladı.
Önümde mükellef bir seyyâre ilerliyor.
Ben takipteyim.
İmkan olsa biz'im ufaklık'ı rahat içine alır.
Ense tarafı komple lamba.
Haydi hayırlısı.
Aklıma düşmedi değil hani,
Altındaki arabaya bak ,
bir'de takib ettiğin mübarek'e bak diyen olurmu Aceba.?
Fakat buna her kapıyı açarlar nasıl olsa diyede bir hinlik var içimde.
Bina yakınındayız.
Salon tarafına sinyal verdi mübarek.
Ben'de peşinden.
Fakat o tarafa yol kapalı.
Çünkü bir resmi görevli var sapakta.
Aaaaaaaa..
Görevli yolu açtı babaları kaldırarak.
Bir metre arkadan takipteyim.
Bir aaaa daha bende.
Görevli görevini hatırlamış olacak ki,
babaları dizdi ve bana umumî parkı gösterdi.
"Hacı amca burada yer yok" dedi.
Aslında, yer var görüyorum.
Fakat bana ve arabama yer yok.
Veya ben'im araba sandığım nesneye yer yok.
Hem kendim, hemde ben'im araba dediğim araç, standartlara uygun değiliz.
Hemen toparladım kendimi ve:
Galiba çok kalabalık, ben içerden dönüp gelsem dedim.
O zaman BUYURUN demezmi vazifeli bey.
Buyurdum bende geçtim park yerine.
Yahu gelmişken bir bakayım olura yer vardır.
Kapıdayım.
Üç genç ve orta yaşlı " babacan" bir bey kapıdalar.
Hemen önümde üç hanım var.
Yer yok efendim dedi görevliler.
Hanımlardan bir'i:
"BİZ SAVCIYIZ" deyince.
Benim gibi emekçi olduklarını tahmin ettigim üç beyle, orta yaşlı olan arkadaş,
Afedersiniz buyurun efendim deyip,
içeri aldılar hanımları.
Ve benimle karşı karşıya kaldılar.
Eveeeet Mustafa hoca.
Buyur bakalım.
Yahu emekli ağır ceza reisiyim,
İlber hoca çağırdı desem caiz mi değil mi bilmiyorum ki.
Hani yalanın caiz olduğu yerler varya oraya girermi bu aceba.?
Vakit olsada bir hoca efendi bulup sorsak.
Onada vakit yok.
Derler ya saksıyı çalıştır.
Orta yaşlı bey'in tam gözünün içine bakarak dedim'ki:
"BEN'DE AZ ÖNCE GİREN SAVCI HANIMLARIN, SAVCILIK YAPTIĞI ÜLKENİN VATANDAŞIYIM".
Mübâlağa etmiyorum, aynen böyle dedim.
Beyefendi etkilenmiş olacak ki,
Gülerek, "öylemi BUYURUN öyleyse" demezmi.?
Orayı da geçip salona diye kapıyı bir açtım ki,
Bir'de ne göreyim.
Meğer sahne tarafından girişmiş orası.
Bir anda kendimi sahnede buldum.
Henüz konferans başlamamış.
Eh herhalde sahne alma zamanımız gelmiş olmalı ki,
Rabbim engelleri bir bir kaldırdı ve sahnedeyim derken baktım ki
Sol tarafta İlber Ortaylı bey yerini almış oturuyor.
Tam karşımda moda tabirle,
"Lebâleb" dolu bir salon.
Yüzde yüze yakın gençleri gördüm orada.
Çok ama çok sevindim.
Kimdi bilmiyorum dört bin insan var hacı amca burada dedi.
Ben'im, gelen olmazda ayıp olur korkumdan,
eser kalmadı kafamda.
İndiğim dört basamaklı merdiveni ağır ağır geri çıkıp,
Engelli kapılardan engelsizce geçip eve döndüğümde saat 19.40 ı gösteriyordu.
İlber hoca yı dinleyemedim ama,
gördüklerimden çok etkilendim.
Emeği geçen zevât'ı kutluyorum.
Tekrarını beklediğimizi söylemek istiyorum.
Sağlıcakla kalınız.
Ne emek verip gelmişsiniz. Gördüklerinizi okumak keyifli. Dinleseydiniz neler anlatırdınız kim bilir? Sevgiler