Kim veriyor.?
Neyi, veriyor.?
Neyi isteyelim.?
SÖYLÜYORUM..
Tabii ki, ALLAH veriyor.
Eğer istediğiniz haram değilse..
Eğer istediğiniz sizin için hayırlı ise.
Çünkü Allah, kulları için şer murad etmez.
İstediğiniz haram ise, yaratır ancak ona rızası yoktur.
Neyse konuyu dağıtmayayım.
Emekliliğimin ikinci yılıydı.
Kasım sonu gibi, Ramazan ayı geldi.
Akşam teravih namazı var.
Yarın Ramazan bir.
İkindi vakti, program yapıyorum.
Bu Ramazanda, kendime serin bir cami ayarlayayım, ferah ferah bir teravih kılayım inşallah.
Demiştim ki,
Telefonum çaldı,
- Hocam iyi günler, Ramazanın mübarek olsun inşallah.
- Teşekkür ederim, sizinki de mübarek olsun. Tanıyamadım.
-Hocam ben, Rabbani camii dernek başkanıyım. (Adını da söylemişti ama unuttum)
- Siz beni bilmezsiniz ama ben sizi tanıyorum, emekli olmuşsunuz hayırlı olsun.
- Teşekkür ederim, olduk niçin aramıştınız?
- Hocam biz camimizin bodrum katını bitirdik, İnşallah teravih kılacağız, fakat imamımız yok. Müftülük ten, istedik, yarın verecekler.
Siz bugünlük teravih ve önünden bir konuşma yapar mıydınız?
-Anladım, teravih öncesi oradayım, inşallah.
Kayınbabamgilde o tarafta oturuyor.
Çocuklarla beraber yoldayız.
Teravih'e, 45 dakika kala camideyim.
Başkan beyle tanıştık.
- Hocam görüyorsunuz durumu.
Konuşmanızda, derseniz ki,
- Tamam başkanım ben gereken i yaparım.
Bodrum camiindeyiz..
Yarıdan biraz fazlası, TEK KAT, sergili.
Mahallelinin evlerden bulup getirdikleri.
Duvarlar, ona göre sıvalı.
Yeni bina olunca, bir elma deposu kıvamında soğuk içerisi.
-Mustafa hoca;
Serin bir cami, hayali kuruyordun ya
Buyur sana, fazlasıyla serin bir cami, dedim kendi kendime içimden.
Teravih olunca erkenden cemaat toplandı.
Mihraptayım.
Hamdele, salveleden sonra,
Aziz cemaat diyerek başladım, ancak, hiç tadım, tuzum yok.
Her taraf, buz kesiyor.
"YA RAB,
SERİN BİR CAMİ, HAYALİ KURDUM,
DAHA HAYAL, AŞAMASINDA BURAYI NASİB ETTİN, EMRİNDEN ELBETTEKİ SUÂL OLUNMAZ." dedim yine kendi kendime içimden.
Neyse ki bir günlüğüne buradayım deyip başladım.
Mahalle beyaz kent, yeni bir mahalle.
Cemaatin tamamına yakını 25/35 yaş aralığında.
Cami ve imarı,
Camiye hizmet ve yardım,
Birde Ramazan olunca, yardımın fazileti üstüne dilimiz döndüğünce..
Herkesin evi dayalı döşeli.
Allah ın evi böyle.
Yarın dan tezi yok, herkes seferber oluyoruz tamammı derken ezan başladı caminin arka bölümünde içeriden.
- Başkanım, hoparlör düzenini ben yarın hal ederim. Siz diğer taraflara bakın.
("Allah'ım her birinden razı olsun, varlıklı arkadaşlarımız bir telefonla o hizmetleri üstlenirlerdi.
Hâlâ öyleler, hamdolsun."
Yine öyle oldu. Bir dostumuz üstlenmiş ti.)
Şimdiii.
İstemeden, hayâl ederken bile fazlasıyla veren Rabbim.
Eğer istediğiniz halde, vermiyorsa,
Bilin ki sizin için hayırlı olan odur.
"BİZ BİLEMEYİZ, O BİLİR."
Kur'an öyle söylüyor.
Eve dönüyorum.
Caminin altında ki, ana yola indim, yol kenarında bir bey bir hanım, (gençler) dolmuş, bekliyorlar.
Şunları alayım hava çok soğuk.
Durdum. Buyurun dedim.
- Delikanlı hafif ön sağ cama eğilerek, Tanışıyor muyuz? dedi.
- İçeride tanışırız buyurun. Soğuk.
Girdiler.
- Evet, ben emekli İmam Hatip im.
Şu cami yeni açılıyormuş.
İmamı yokmuş başkan bey çağırdı geldik, ismim, Mustafa UYSAL.
- Namazı kıldıran siz miydiniz hocam. Sizi çağıran benim kayınbabam olur.
Ben hastahane acilde, doktorum.
Yeni atandım. İsmim...
İkimiz de memnun olduktan sonra,
- Doktorum ev nerede?
- Siz bizi eve yakın bir yerlerde bırakırsanız..
- Doktor bey siz beni alsaydınız nerde bırakırdınız?
- Anladım hocam. Çok teşekkür ederim.
- Hayırlı geceler.
- Size de.
Emrine kurban olduğum Rabbim.
Bizim için hep hayır murad eden.
Farkında olmadığımız pek çok nimeti karşılıksız sunan.
Kaldıramayacağımızı, yüklemeyen.
Yüce Allah'ım...
Muradımız zat'ına malumdur.
Yağmur ve kar rahmetini umarız.
İnanıyoruz ki, hayal ederken verirsin.
LUTFEYLE....
Şükrüne bizi muktedir eyle..
Amiiin, Amiiin ve selamün alelmurseliyn velhamdulillahi rabbil âlemiyn.
Sağlıcakla kalın.