Mustafa UYSAL
Emekli İmam Hatip
Dün öğle namazı için Boyahane camiinin kapısındayım.
Bir yerlere takışıp düşmemek için önüme bakıyorum.
Bu yaşlarda öyle yürümek
gerekiyormuş.
Dr. Osman Müftüoğlu söyledi.
Bir tarafımız kırılırsa zor iyi olurmuş.
Zaten olur olmaz sürekli bir yerlere çarpıp duruyoruz kendimizi.
Yani ben öyleyim en azından.
Birazda doğuştan sakarlık var.
Başımı kaldırıp baktım ki,
Emekli bir İmam arkadaşım karşımda.
Hâl hatır sordu sağolsun.
-Hocam nasılsınız.?
-Şükür bugüne, Allah'ım bundan geri koymasın.
-İyisin iyisin Maşallah.
-Daha belli değil.
- Ne belli değil.?
-İyi olup olmadığımız.
Ötede belli olacak, öyle değil mi.?
-Öyle öyle tabii ki.
Daha kantara çıkmadık.
Kitabımızı okumadık.
- Allah yardımcımız olsun.
-Amiiin.
Camideyiz.
Düşünüyorum.
Büyük küçük her şeyin yazılı olduğu kitab verilecekmiş elimize ya.
Şu dünya kitabını oku denilecekmiş ya.
Kur'an Kerim de öyle diyor.
Hesap görülecek.
O hesap olmadan nasıl olduğumuz meçhul.
İrfan ehli,
Ârif insan öyle yalvarmış.
Rabbim,
"O meydanda ben'i gözsüz yarat da civardaki İslâm büyüklerini görüp mahcub olmayayım."
O mahcub olma azabı, azabların en büyüğü belli ki.
Rabbim biz'e imdat eylesin.
Eskiler anlatırdı.
Boynuzsuz koyun, boynuzludan hakkını alacak.
Kıldan ince kılıçtan keskin sırat köprüsü var.
Buğday danesinin ortası niye yarık.?
Ortaklar hak bölüşürken oradan kolayca bölsünler diye DERLERDİ..
Ahiret hayatını böyle anlatırlardı köy odalarında.
Yukarıda belirtmeye çalıştığımız elimize verilecek amel defterinin Anadolu'daki açıklaması böyle.
Babacığım doksan yaşında göçtü dünyadan.
Son günleriydi..
-Oğlum ben neden ölemiyorum ki.
-Akranlarım hep genç genç gittiler.
Genç gittiler dedikleri yetmişinde ölenler.
Cevap vermiştim..
Kepek bitmemiştir.
Vâde dolmamıştır.
Emir gelmemiştir.
Sırada başkaları VARDIR.
Derken,
Sırt sırta evimiz olan yengemin öldü haberi geldi. Altmış yaşlarında.
Hesaplarında şu varmış.
Kızlarla beraber iki leğen hamur yoğurup,
Bolca şebit atıp Ramazan da rahat etmek.
Bismillah ilk bezeyi dökerken,
Yengem sizlere ömür.
Yan tarafa yığılıp kalmış.
Dedik ya,
Sıra vardır.
Bak sırası gelenin hamuru orta'da kalıyor.
Başlığımıza dönersek.
Belli değil.
Belli olmayan ne.?
"HİC BİR ŞEY BELLİ DEĞİL".
Elbette biz'e belli değil.
İyikide belli değil.
Belirsizliğin rahatı içindeyiz.
Düşünsenize onbeş yaşında bilseydik ölüm tarihimizi.
En iyisi.
HASBÜNALLÂHÜ VE NİGMEL VEKİYL...
Deyip gayret ve dua etmek.
Önce gayret.(çalışmak)
Çünkü,
"İnsan için çalıştığından başkası YOKTUR buyuruluyor ayette."
Sağlıcakla kalın.